Bir dönemin sonunu yaşadık. Yıkılması gerektiğine inandığımız bir rejim sona erdi, diktatörlük düştü, halkın sevinç çığlıkları sokakları doldurdu. Ancak bu süreçte dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir gerçek var: Perde arkasında Amerika ve İsrail’in varlığı. Bu durum, haklı sevincin içine bir parça burukluk katıyor ve birçok kişi için soru işaretleri yaratıyor.
En çarpıcı olanı, İsrail ürünlerini protesto etmek için büyük kampanyalar yürüten, kahve zincirlerini basan, kolaları boykot edenlerin bugün aynı İsrail'in operasyonlarını dolaylı olarak destekler hale gelmesi. Bu çelişki, toplumsal bilinç ve irade konusunda ciddi bir sorgulama yapmamız gerektiğini ortaya koyuyor. Öyle bir noktadayız ki, İsrail’in ve Amerika’nın bölgedeki planlarını bilerek ya da bilmeyerek alkışlıyoruz. Oysa bu alkışların yankısı, gelecekte daha büyük sorunlara dönüşebilir.
Büyük Güçlerin Gölgesinde
Amerika ve İsrail’in bölgedeki müdahaleleri, geçmişten bugüne stratejik çıkarlar doğrultusunda şekillenmiştir. Diktatörlük karşıtı bu operasyonun özgürlük getireceğine inananların, büyük güçlerin ajandasını görmezden gelmesi büyük bir tehlike. Özellikle İsrail’in Suriye’ye güneyden girip ilerlemesini sürdürmesi, bölgesel istikrarsızlığın daha da derinleşeceğinin sinyallerini veriyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü tehdit altında; bu durum, sadece Suriye’yi değil, tüm bölgeyi etkileyebilecek bir zincirleme reaksiyon başlatabilir.
Bugün, bu olayları coşkuyla karşılayanların yarın büyük bir hayal kırıklığı yaşaması muhtemel. Çünkü özgürlük, dış müdahalelerle değil, halkların kendi iradesiyle kazanılır. Başka güçlerin planlarına bağımlı hale gelen bir süreç, gerçek bir devrim ya da özgürleşme değildir.
Çelişkilerin Gölgeliği
Toplum olarak yaşadığımız çelişkiler ise durumun vahametini daha da artırıyor. Bir yandan İsrail ürünlerini boykot edenler, diğer yandan İsrail’in müdahalelerini zımnen onaylıyor. Bu, ne kadar derin bir bilinç karmaşası içinde olduğumuzu gösteriyor. Kendi içinde tutarlı bir duruş sergileyemeyen toplumlar, büyük güçlerin çıkar oyunlarında piyon olmaya mahkûm kalır.
Ne Yapmalı?
Bu süreçte yapılması gereken, kısa vadeli sevinçlere kapılmak yerine uzun vadeli sonuçları sorgulamak ve analiz etmektir. Halkların özgürlük mücadeleleri, ancak kendi iradeleriyle kazanıldığında anlamlıdır. Başkalarının planlarına eklemlenerek elde edilen zaferler, günü kurtarabilir; ancak geleceği karartabilir.
Sonuç olarak, evet, bir diktatörlük devrildi ve bir devir kapandı. Ancak yeni devrin hangi güçlerin elinde şekilleneceği, en kritik sorudur. Bu süreçte bağımsızlık, özgürlük ve adalet ilkelerini savunan, bilinçli bir toplumsal duruş sergilemek zorundayız. Tarih bize şunu öğretmiştir: Gerçek bağımsızlık, sadece rejimleri değiştirmekle değil, halkların kendi kaderini tayin etmesiyle mümkündür. Bu sorumluluğu taşımak ve çelişkilerden arınmak, geleceğimiz için en büyük zorunluluktur.