Bir sabah uyandım ve fark ettim ki herkes yaşıyor ama aslında yaşamıyor.
Sabah 7'de çalan alarm sesine bir yumruk sallayıp yatağın diğer tarafına dönmek de ne demek, siz bilmezsiniz! Uyanıyorsun, kalkıyorsun, iş bulma ümidiyle kahvaltı yapıyorsun...
Tabii iş bulabilenler şanslı, iş bulamayanlar ise kahvaltı yapmayı bile lüks sanıyor.
Bir bardak çay, yanına da tost olursa bayram!
Gözlerim sosyal medyada gezinirken yine aynı manzara:
Vatandaşlarımız adeta birer simülasyonda gibi. İş yok, para yok, umut ise ne yazık ki kayıp!
Hep aynı döngü:
Yiyorlar, içiyorlar, uyuyorlar, uyanıyorlar ama yaşamıyorlar.
Çünkü
ekonomi onları yaşıyor.
Cüzdanlarını onlar değil, cüzdanlar onları yönetiyor!
"Bugün ne yemek yapsam?" demek bir lüks haline geldi.
Kuru fasulye ve makarna arasında seçim yapmak adeta bir strateji oyunu. Çünkü daha lüksü ne, bilemiyoruz artık.
"Gençlik Şöleni: İşsizlik Karnavalı"
Gençler mi?
Ah o işsiz gençler! Onlar, hayatın tadını çıkarmak yerine, her gün yeni bir "iş başvuru sayfasında ne var ne yok" diye bakıyor. Bir yandan iş arıyorlar, diğer yandan hayata tutunmaya çalışıyorlar. CV'de yazan yetenekler var ya, onlarla neredeyse birer süper kahraman oldular ama bu süper güçler, iş bulmada işe yaramıyor. Eski bir fıkrayı hatırlatıyor; "İş var da biz mi bulamıyoruz!" diye. Ah pardon, iş yok tabii ki.
Sonuç Olarak: Eğlenceyi Kaçırmayın
Bu döngüde yaşamayı bırak, "yaşar gibi yapmak" başlı başına bir sanat oldu. "Ekonomik mucizeler" yaşanıyor(!), herkes ekonomik dar boğazın üstünde adeta bir ip cambazı. Düşmemek için dengeyi sağlamak zor; gençler işsiz, vatandaş umutsuz ama her şeye rağmen tiye almak lazım. Çünkü gülmesek, ağlayacağız.
Yaşamaya devam edin, bir gün yaşar gibi yapmayı bırakıp gerçekten yaşayabiliriz belki. Ya da şimdiden eğlenin, en azından yaşamıyor olsak da fıkralık hale geldik!