Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Yılmaz Çifci
Köşe Yazarı
Yılmaz Çifci
 

TÜRK DEMOKRASİSİ

Dünyada emsal arama, dünya sende arasın.... Bizim demokrasiye geçerken topluma vaadimiz ne idi? Bilim fen sanayi ve ekonomik olarak kalkınmış, kültür sanat edebiyat alanlarında yüksek standartlarda eserler yaratmış, bilinci ve sezgileri gayet açık bir topluma dönüşmek... Özeti, muasır medeniyetlere ulaşmak. Niçin muhasır medeniyetlere demokrasi ile ulaşılacağına inandık? 1--maksimum fayda elde edebilmek için her işin dalkavuklara değil ehline verilmesini sağlamanın, başka yolu yoktu... 2--her bireyin kendini değerli hissetmesini sağlamak, ve diğerlerinin nazarında saygıdeğer kılmak, sadece demokrasi ile mümkün. 3--yarattığı eşitlik ve özgürlük atmosferinde, her bireyi, kendini ifade edebilme cesaretine sahip kılarak, içinde yaşadığı topluma bütün kabiliyetiyle katkı yapabilmesine imkan vermek 4--kültür sanat bilim ve düşün alanlarında daha geniş insan kaynağından en yüksek verimi almayı sağlamak 5--az önce saydığımız olumlamaların bileşimi ile mutlu bir topluma ulaşmak... Burada saydıklarımızla, 100 yıllık demokrasi deneyimimiz arasında ciddi boyutta açık veren başat hatamız neydi peki? "Maksimum fayda için, her işin ehline verilmesini sağlamak" kaidesinde ilk düğmeyi yanlış ilikledik... Halkın penceresinden bakınca hükümet çok soyut bir kavramdır. Somut bir tek anlamı vardır. O da hüküm etme gücü taşıyor olması. Bunun haricinde seçen kişi seçtiğinin neye nasıl hükmedeceği konusunda zerre kadar bilgi sahibi değildir. Sandığa gidip oyunu verirken kurduğu hükümetin hangi hususlarda nasıl politikalar izleyeceği hakkında en küçük bilgisi ya da fikri yoktur. Çünkü partinin programını politikasını bilip tercihen o fikre gönül bağlamamıştır. Sadece liderin sözlerinden etkilenmiştir... Halkın her zaman yanılacağı böyle bir seçim yapmak yerine kura çekmek daha yararlı olabilirdi? En azından kurada halkı demagoji ile, manipülasyon ile kandırmayan partilerin de kuradan çıkma ihtimali olurdu... Bizim gibi toplumların daha detaylı bir sistem kurmaya ihtiyacı vardır. İlk önce 'seçme hakkında' ciddi bir taksimat ve revizyon yapmalıyız. Öyle bütün Ulus olarak gidip bir sandığa oy atıp, sonra 4-5 yıl boyunca o sandıktan çıkan kaosun kahrını çekmek yerine, seçmeni bilinçli irade kullanabileceği konularda seçmen hüviyetine kavuşturmalıyız. Ama sözümüzün anlaşılması için şu ucube sisteme nasıl geçtiğimizi bir hatırlayalım: Önceki parlamenter düzenin sorunlarından kurtulma vaadi ile, uyanığın biri çıktı, seçilmiş kişi olmanın gücünü, piramidin en tepesine taşıyarak kendini oraya yerleştirdi. O gün de yanlış olduğunu anlatmaya çalıştık. Ama soldan sağdan sorunu görüp çözümü üretemeyen kısır beyinli yetmez ama evetçiler, şantaj bağımlıları, satın alınanlar, bağnazlar yobazlar faşistler el birliği ile anayasayı değiştirdiler. Seçilmiş olmanın gücünü bir kişiye verdiler. Onu da piramidin en tepesine yerleştirdiler. Bugün işte o güç, sapı polisten püskülü yargıdan oluşmuş kamçısı ile, yoksulluktan eğitimsizlikten adaletsizlikten geleceksizlikten endişe ettiğini söyleyenleri kırbaçlıyor! Peki biz buradan hareketle ne yapabiliriz? Seçilmiş kişi olmanın gücünü piramidin tepesine doğru çıkararak tekleştirmek yerine, tabana doğru indirerek çoklaştırmak gerekiyor. Demokrasi esasen budur. Yönetim mekanizmasında irade paydaşları yaratmaktır. Devletin gücünü, birbirini iyi işler yaparken desteklemek, biri kötü bir yola saptığında da onun engelleyebilmek için paylaştırmaktır. Eski parlamenter sistemde başbakan yetkileri bile demokrasimize ve kalkınma hızımıza zarar vermiştir. Seçilmiş olmaktan Doğan gücü birazcık daha tabana doğru indirmeliyiz. Bu hem seçilmişi demokrasiye sadık olmak zorunda bırakacak,, hemde laf cambazlığı yapamayacak. Somut projeler üretmek zorunda kalacağı gibi seçildikten sonra da o vaadlerine sadık kalmak zorunda bırakacak onu.   1--Tarım ziraat ve hayvancılık bakanını, nüfusun sadece tarım ziraat ve hayvancılıkla uğraşan kesimi doğrudan seçmelidir. Toplumun diğer katmanlarının oyu bu seçime dahil olmamalıdır. Dağdaki çobanın oyunun gerçek değerine kavuşmasının tek yolu budur. Dağdaki çobanın, oyu alındıktan sonra unutulmamasının tek yolu da budur. Bu seçimde Aysun Kayacı'nın oyundan dağdaki çobanın oyu daha kıymetli olacaktır. Tarım bakanının Allah din kitap gibi toplumsal hassasiyeti yüksek olan konuları sömürmeye suistimal etmeye imkanı olmayacaktır. Aynı zamanda seçmenlerin arasından "soğan ekmek yerim tarım bakanımı yedirmem" diyecek bir kuş kafalı seçmen de çıkmayacaktır. Bu seçimler, kendini tekrar ettikçe ilgili nüfus da, daha rasyonel düşünebilme kabiliyeti geliştirdiğini de göreceğiz. Ayrıca tarım bakanı direk halk tarafından seçildiği için, çok güçlü bir makama dönüşecek ve hiçbir otorite onu arayarak, "ayçiçeği ekmeyeceksin tütün ekmeyeceksin pancar ekmeyeceksin zeytinleri sökeceksin" diyemeyecek. Bu tür seçimlerde Medya manipülasyonuda çok mümkün olmayacaktır.   2--çalışma ve sosyal güvenlik bakanını, bu ülkenin çalışma ve sosyal güvenlik politikalarının doğrudan muhatabı olan, bütün ömrü sanayi caddelerinde, İŞKUR kapılarında, atölyelerde tezgahlarda geçen, ömürlerini adeta endüstriye adamış bütün sosyal güvencesi SGK bandında oluşan insanlar, ve işsizler, maruz kalacakları politikayı üretecek olan bakanı, doğrudan belirleme hakkına sahip olmalıdırlar. Ege'de Bitlis'te tütün eken Van'da çobanlık yapan bir yurttaşın, bu hususta irade belirtmeye Hakkı olmamalıdır... Bu modelde, medyanın toplumu manipüle edebilme gücünü çok zayıflatacaktır. Yine bu model, sadece bakanları daha verimli olmaya zorlamakla kalmayacak, tekrar eden seçimlerin her biri, seçmende daha rasyonel beklentiler oluşmasına ve reel politikanın ne istikamette aktığını takip etmeye gereksinme yaratacaktır. Halkın toplu katılımı ile yapılacak seçimler, sadece sağlık bakanlığı ve milletvekilliği seçimleri olmalıdır. Dolayısıyla ikisi milletvekilliği ile birlikte aynı sandıktan çıkabilir. Sağlık bakanının halkın toplu katılımıyla seçilmesinin avantajları da diğer iki bakanlık gibi güçlü bir makama dönüşmesi olacaktır. Doktora ve ilaca erişimin önündeki engelleri halka sırtını vererek kaldırabilme imkanın bulacağı gibi, sağlığın ticaret konusu olmasıyla da ciddi bir mücadele imkanı yaratacaktır. Türkiye Büyük Millet meclisi devlet aygıtının en güçlü organı haline gelebilsin diye, diğer bakanlıklar, basbakanlık ve cumhurbaskanlığı meclis tarafından seçilmelidir. Tabii meclis tüzüğü ve iç yapısının yeniden planlanması gerekebilir. Başbakanlık makamının bir meclis üst kurulu oluşturulup o kurula devredilmesi de mümkündür. Bu akademisyenlerle anayasa uzmanlarıyla statejistlerle enine uzuna incelemelerle belirlenmeli. Maksat otoritenin tek kişiye geçmesini önlerken, yönetim biçiminin 'merkezi yönetim' olarak kalmasını sağlamaktır. Eski parlamenter sistemde tarım bakanlığı çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı ve diğer bakanlıklar, başbakanın ilgili alanlarda görevli sekreterleri gibiydi. O politikaların otoritesi başbakandı. O bakanlıkları kendi alanlarının otoritesi haline getirmeliyiz... Bu model hükümette meclisteki bütün oylamalarda bütün vekiller, açık oy kullanmalıdırlar. Her vekilin kullandığı oy kayıt altına alınmalıdır. Seçmen seçtiği vekilin neyi oyladığını bilme hakkına sahiptir. Orada gizli oy seçmene hile yapmak demektir. Bu sistemde, milletvekilleri el kaldırıp indirme kuklalığından kurtarılıp, memleket meselelerine kafa patlatmak zorunda bırakılacak, böylece boş beleş insanların milletvekilliğine sıvanmalarının önüne de geçilmiş olacaktır. Türkiye Büyük Millet meclisi, üyeleri halkın toplu katılımıyla seçilmiş olacağı için devleti oluşturan aygıtların en güçlüsü olacaktır. Bunu yapamazsak ne yaşayacağız? Çok sürmeden Türkiye'nin önüne eyalet sistemine geçmek konusu gelecektir. Bu ucube bu çukur sistemin uzun süre devam etme imkanı yoktur. Eyalet sistemi saçmalığına sürüklenebilmemiz için bu ucube sistem yaratıldı. Şimdi PKK'ya silah bıraktırma bahanesi ile anayasa değişikliği için yeterli oy sayısı elde edilmeye çalışılıyor. Birinci anayasa ile Erdoğan'ın tek imzası ile her işi bitirebilme gücü yaratılacak. Ondan sonraki süreçte, Türkiye'nin eyalet sistemine dönerek demokratikleşmesi konusu masaya konacak. Türkiye Kürdistanı demokrasi treni ile getirilip Puzzle'da ki yerine konacak. Bunu engellemenin bir tane yolu kaldı. Eskiden çok yollar vardı hepsini elimine ede ede bugüne geldiler. Şu anda bir tane yolu var. Bu hükümetin yeni bir anayasa yapabilmesine engel olmak. Erken veya zamanında yapılan seçimlerde bu hükümeti göndermek. Yerine gelen kişinin de, yukarıda ana fikrini belirttiğimiz yeni ve işlevsel gerçek parlamenter sisteme dönmek için çalışması.
Ekleme Tarihi: 13 Nisan 2025 - Pazar

TÜRK DEMOKRASİSİ

Dünyada emsal arama, dünya sende arasın....
Bizim demokrasiye geçerken topluma vaadimiz ne idi? Bilim fen sanayi ve ekonomik olarak kalkınmış, kültür sanat edebiyat alanlarında yüksek standartlarda eserler yaratmış, bilinci ve sezgileri gayet açık bir topluma dönüşmek...
Özeti, muasır medeniyetlere ulaşmak.
Niçin muhasır medeniyetlere demokrasi ile ulaşılacağına inandık?
1--maksimum fayda elde edebilmek için her işin dalkavuklara değil ehline verilmesini sağlamanın, başka yolu yoktu...
2--her bireyin kendini değerli hissetmesini sağlamak, ve diğerlerinin nazarında saygıdeğer kılmak, sadece demokrasi ile mümkün.
3--yarattığı eşitlik ve özgürlük atmosferinde, her bireyi, kendini ifade edebilme cesaretine sahip kılarak, içinde yaşadığı topluma bütün kabiliyetiyle katkı yapabilmesine imkan vermek
4--kültür sanat bilim ve düşün alanlarında daha geniş insan kaynağından en yüksek verimi almayı sağlamak
5--az önce saydığımız olumlamaların bileşimi ile mutlu bir topluma ulaşmak...
Burada saydıklarımızla, 100 yıllık demokrasi deneyimimiz arasında ciddi boyutta açık veren başat hatamız neydi peki?
"Maksimum fayda için, her işin ehline verilmesini sağlamak" kaidesinde ilk düğmeyi yanlış ilikledik...
Halkın penceresinden bakınca hükümet çok soyut bir kavramdır. Somut bir tek anlamı vardır. O da hüküm etme gücü taşıyor olması. Bunun haricinde seçen kişi seçtiğinin neye nasıl hükmedeceği konusunda zerre kadar bilgi sahibi değildir. Sandığa gidip oyunu verirken kurduğu hükümetin hangi hususlarda nasıl politikalar izleyeceği hakkında en küçük bilgisi ya da fikri yoktur. Çünkü partinin programını politikasını bilip tercihen o fikre gönül bağlamamıştır. Sadece liderin sözlerinden etkilenmiştir...
Halkın her zaman yanılacağı böyle bir seçim yapmak yerine kura çekmek daha yararlı olabilirdi? En azından kurada halkı demagoji ile, manipülasyon ile kandırmayan partilerin de kuradan çıkma ihtimali olurdu...
Bizim gibi toplumların daha detaylı bir sistem kurmaya ihtiyacı vardır.
İlk önce 'seçme hakkında' ciddi bir taksimat ve revizyon yapmalıyız. Öyle bütün Ulus olarak gidip bir sandığa oy atıp, sonra 4-5 yıl boyunca o sandıktan çıkan kaosun kahrını çekmek yerine, seçmeni bilinçli irade kullanabileceği konularda seçmen hüviyetine kavuşturmalıyız.
Ama sözümüzün anlaşılması için şu ucube sisteme nasıl geçtiğimizi bir hatırlayalım:
Önceki parlamenter düzenin sorunlarından kurtulma vaadi ile, uyanığın biri çıktı, seçilmiş kişi olmanın gücünü, piramidin en tepesine taşıyarak kendini oraya yerleştirdi. O gün de yanlış olduğunu anlatmaya çalıştık. Ama soldan sağdan sorunu görüp çözümü üretemeyen kısır beyinli yetmez ama evetçiler, şantaj bağımlıları, satın alınanlar, bağnazlar yobazlar faşistler el birliği ile anayasayı değiştirdiler. Seçilmiş olmanın gücünü bir kişiye verdiler. Onu da piramidin en tepesine yerleştirdiler.
Bugün işte o güç, sapı polisten püskülü yargıdan oluşmuş kamçısı ile, yoksulluktan eğitimsizlikten adaletsizlikten geleceksizlikten endişe ettiğini söyleyenleri kırbaçlıyor!
Peki biz buradan hareketle ne yapabiliriz?
Seçilmiş kişi olmanın gücünü piramidin tepesine doğru çıkararak tekleştirmek yerine, tabana doğru indirerek çoklaştırmak gerekiyor.
Demokrasi esasen budur. Yönetim mekanizmasında irade paydaşları yaratmaktır. Devletin gücünü, birbirini iyi işler yaparken desteklemek, biri kötü bir yola saptığında da onun engelleyebilmek için paylaştırmaktır. Eski parlamenter sistemde başbakan yetkileri bile demokrasimize ve kalkınma hızımıza zarar vermiştir.
Seçilmiş olmaktan Doğan gücü birazcık daha tabana doğru indirmeliyiz.
Bu hem seçilmişi demokrasiye sadık olmak zorunda bırakacak,, hemde laf cambazlığı yapamayacak. Somut projeler üretmek zorunda kalacağı gibi seçildikten sonra da o vaadlerine sadık kalmak zorunda bırakacak onu.
 
1--Tarım ziraat ve hayvancılık bakanını, nüfusun sadece tarım ziraat ve hayvancılıkla uğraşan kesimi doğrudan seçmelidir. Toplumun diğer katmanlarının oyu bu seçime dahil olmamalıdır. Dağdaki çobanın oyunun gerçek değerine kavuşmasının tek yolu budur. Dağdaki çobanın, oyu alındıktan sonra unutulmamasının tek yolu da budur. Bu seçimde Aysun Kayacı'nın oyundan dağdaki çobanın oyu daha kıymetli olacaktır.
Tarım bakanının Allah din kitap gibi toplumsal hassasiyeti yüksek olan konuları sömürmeye suistimal etmeye imkanı olmayacaktır. Aynı zamanda seçmenlerin arasından "soğan ekmek yerim tarım bakanımı yedirmem" diyecek bir kuş kafalı seçmen de çıkmayacaktır.
Bu seçimler, kendini tekrar ettikçe ilgili nüfus da, daha rasyonel düşünebilme kabiliyeti geliştirdiğini de göreceğiz. Ayrıca tarım bakanı direk halk tarafından seçildiği için, çok güçlü bir makama dönüşecek ve hiçbir otorite onu arayarak, "ayçiçeği ekmeyeceksin tütün ekmeyeceksin pancar ekmeyeceksin zeytinleri sökeceksin" diyemeyecek. Bu tür seçimlerde Medya manipülasyonuda çok mümkün olmayacaktır.
 
2--çalışma ve sosyal güvenlik bakanını, bu ülkenin çalışma ve sosyal güvenlik politikalarının doğrudan muhatabı olan, bütün ömrü sanayi caddelerinde, İŞKUR kapılarında, atölyelerde tezgahlarda geçen, ömürlerini adeta endüstriye adamış bütün sosyal güvencesi SGK bandında oluşan insanlar, ve işsizler, maruz kalacakları politikayı üretecek olan bakanı, doğrudan belirleme hakkına sahip olmalıdırlar. Ege'de Bitlis'te tütün eken Van'da çobanlık yapan bir yurttaşın, bu hususta irade belirtmeye Hakkı olmamalıdır...
Bu modelde, medyanın toplumu manipüle edebilme gücünü çok zayıflatacaktır.
Yine bu model, sadece bakanları daha verimli olmaya zorlamakla kalmayacak, tekrar eden seçimlerin her biri, seçmende daha rasyonel beklentiler oluşmasına ve reel politikanın ne istikamette aktığını takip etmeye gereksinme yaratacaktır.
Halkın toplu katılımı ile yapılacak seçimler, sadece sağlık bakanlığı ve milletvekilliği seçimleri olmalıdır. Dolayısıyla ikisi milletvekilliği ile birlikte aynı sandıktan çıkabilir. Sağlık bakanının halkın toplu katılımıyla seçilmesinin avantajları da diğer iki bakanlık gibi güçlü bir makama dönüşmesi olacaktır. Doktora ve ilaca erişimin önündeki engelleri halka sırtını vererek kaldırabilme imkanın bulacağı gibi, sağlığın ticaret konusu olmasıyla da ciddi bir mücadele imkanı yaratacaktır.
Türkiye Büyük Millet meclisi devlet aygıtının en güçlü organı haline gelebilsin diye, diğer bakanlıklar, basbakanlık ve cumhurbaskanlığı meclis tarafından seçilmelidir.
Tabii meclis tüzüğü ve iç yapısının yeniden planlanması gerekebilir. Başbakanlık makamının bir meclis üst kurulu oluşturulup o kurula devredilmesi de mümkündür.
Bu akademisyenlerle anayasa uzmanlarıyla statejistlerle enine uzuna incelemelerle belirlenmeli.
Maksat otoritenin tek kişiye geçmesini önlerken, yönetim biçiminin 'merkezi yönetim' olarak kalmasını sağlamaktır.
Eski parlamenter sistemde tarım bakanlığı çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı ve diğer bakanlıklar, başbakanın ilgili alanlarda görevli sekreterleri gibiydi. O politikaların otoritesi başbakandı.
O bakanlıkları kendi alanlarının otoritesi haline getirmeliyiz...
Bu model hükümette meclisteki bütün oylamalarda bütün vekiller, açık oy kullanmalıdırlar. Her vekilin kullandığı oy kayıt altına alınmalıdır. Seçmen seçtiği vekilin neyi oyladığını bilme hakkına sahiptir. Orada gizli oy seçmene hile yapmak demektir.
Bu sistemde, milletvekilleri el kaldırıp indirme kuklalığından kurtarılıp, memleket meselelerine kafa patlatmak zorunda bırakılacak, böylece boş beleş insanların milletvekilliğine sıvanmalarının önüne de geçilmiş olacaktır.
Türkiye Büyük Millet meclisi,
üyeleri halkın toplu katılımıyla seçilmiş olacağı için devleti oluşturan aygıtların en güçlüsü olacaktır.
Bunu yapamazsak ne yaşayacağız?
Çok sürmeden Türkiye'nin önüne eyalet sistemine geçmek konusu gelecektir. Bu ucube bu çukur sistemin uzun süre devam etme imkanı yoktur. Eyalet sistemi saçmalığına sürüklenebilmemiz için bu ucube sistem yaratıldı. Şimdi PKK'ya silah bıraktırma bahanesi ile anayasa değişikliği için yeterli oy sayısı elde edilmeye çalışılıyor. Birinci anayasa ile Erdoğan'ın tek imzası ile her işi bitirebilme gücü yaratılacak. Ondan sonraki süreçte, Türkiye'nin eyalet sistemine dönerek demokratikleşmesi konusu masaya konacak. Türkiye Kürdistanı demokrasi treni ile getirilip Puzzle'da ki yerine konacak. Bunu engellemenin bir tane yolu kaldı. Eskiden çok yollar vardı hepsini elimine ede ede bugüne geldiler. Şu anda bir tane yolu var. Bu hükümetin yeni bir anayasa yapabilmesine engel olmak. Erken veya zamanında yapılan seçimlerde bu hükümeti göndermek. Yerine gelen kişinin de, yukarıda ana fikrini belirttiğimiz yeni ve işlevsel gerçek parlamenter sisteme dönmek için çalışması.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyakorkusuz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat