Konuşmak öylesine bir eylem değildir. Anlamanın, anlaşılmanın buluşma noktasıdjr. Dil deyip geçmemek lazım. Adına nice kitaplar yazıldı. Onunla nice gönüllere taht kurulurken, nice gönüller incitildi.
Her aklına geleni konuşmamalı insan. Her sözü her yerde, herkese söylememeli.
Değil mi ki muhatabını tanıdığını zannedersin, sarf edeceğin söze ihtiyacı var diye düşünürsün, bir kelime yetecekken bin bir hikâye okursun da hiçbir tesir uyandırmaz. Tam aksine en iyi haliyle usanç verir muhatabına. Sözün de senin de kıymetin kalmaz.
Haklı mı olmak istiyorsun, dost olarak kalmak mı?
Senin bildiğini bilmiyor, senin baktığın pencereden bakamıyor/bakmıyor, senin gibi düşünmüyor diye takınman gereken tavır elinden tutup kardeşini anlamak değil midir?
“Dil kılıcım bu şekeri kesmekle meşgul olsun
“Dil kılıç gibidir” bunu nasıl kullandığımız üslubumuzu gösterir.
Dil kılıcıyla şeker de kesebilirsiniz, (Güzel Sözler, İltifatlar)
Ölü eti doğrayıp fıtratını da bozabilirsiniz. (Gıybet, İftira, Yalan, Kötü Sözler, Boş Konuşmalar..)
Kemiksiz diye her şeye döndürmek yerine sakince dinlendirmek de bir tercihtir. Altına taş koyup meşgul ederek terbiye etmek de..
Gönül kulağının duymadığı sözleri söylemek hem dile hem gönle hem kulağa eziyettir.
Ey dost unutmamalı ki ‘Üslubumuz, Kimliğimizi Yansıtır’ vesselam..