Biri de çıkıp ‘Bu benim hayatım’ demiyor
Biri de çıkıp ‘Bu benim hayatım’ demiyor
Biri de çıkıp ‘Bu benim hayatım’ demiyor
Gözde TÜZER
Artık o kadar standart oldu ki yeni bir dizi başlayacağı zaman senarist tarafından çizilen kadın karakterlerin kim olduklarını tek bölümde anlar hale geldik. Erkekler tarafından ezilen kadın, kötü bir kayınvalide tarafından ezilen kadın (Ki kayınvalide de geçmişte ezilmiş olur genelde), kendini zenginlik üzerinden tanımlayan kadın, fesatlık ve kıskançlıkla yoğrulmuş kadın… Onlarca kadın var dizilerin dünyalarında ama bir tanesi de kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıp “Ben yaparım” demiyor, erkeklere bağımlı olmak yerine kendi fikirlerini savunmuyor.
TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ VE DİZİLER
Bir de işin sosyolojik boyutu var. Senaristlerin çizdiği kadın karakterler bir yerden sonra prototip haline geliyor ve sokakta kendisine yer bulabiliyor. Özellikle gençler arasında TV dizilerindeki gibi toksik ilişkiler yaşayan ve ilişkilerin sadece kıskançlık, kavga ve şiddetten ibaret olduğunu düşünenler yaygın. Bu durumda çocukluktan itibaren çizilen toplumsal cinsiyet rollerini göz ardı etmemek gerekiyor tabii. Cinsiyet rollerine rağmen dizilerin toplumsal hayata etkileri üzerine yüzlerce makale yazılmış durumda. Bugün televizyonlarda yayımlanan diziler özellikle kadın karakterler üzerinden bakıldığında bazen toplumun fikirlerine ayna tutuyor ancak bunu yaparken değişmesi gereken ve neredeyse tüm kadınlar tarafından reddedilen fikirleri de “normalleştiriyor”. Sorun da tam olarak burada başlıyor. Bu noktada 2. bölümüyle büyük beğeni toplayan ve hemen her gün sosyal medyada trendlerde yer alan “Bahar” dizisini atlamamak lazım. “İçimizi açtın Bahar”, “Kadınların sesi oldun”, “Helal, ayaklarının üzerinde dur” diyen onlarca kadınla karşılaştım. Bu yüzden Bahar’a ayrı bir yer verdik. Tabii Yargı dizisinin “topuklu fırtınası” Avukat Ceylin’i de unutmadık.
“Erkektir yapar”, “Kan kustum, kızılcık şerbeti içtim dedim”, “Kadın dediğin kocasına hizmet eder”, “Kız kısmı 8’den sonra dışarı çıkmaz” vs. Hayatla mücadele eden, fikirlerini oluşturan, mücadelesini sürdüren kadınları görmeyi özler hale geldik. “Sen kimsin?” diye sorabilen, “Şimdi yaktım çıranızı” diyebilen, “Kalk kendin yap” atarı yapan kadınları görmek neredeyse mümkün değil. Tabii bir de kanalların başında Demokles’in kılıcı gibi savrulan RTÜK var.
RTÜK NEREDE DURUYOR?
İktidarın cezalandırma aracı haline dönüşen RTÜK, iktidarın fikirlerine ters olduğunu düşündüğü yapımlara ceza kesmekten geri durmuyor. Kadınların öldürüldüğü ya da öldürülmek istendiği yapımları işleyen dizileri umursamayan RTÜK, en ufak bir eleştiriyi bile cezaya tabi tutabiliyor. Bu dizi yapımcılarının umurunda mıdır bilinmez ama muhalif televizyon kanallarını etkilediği malum.
Örneğin daha 21 Şubat’taki toplantıdan yine cezalar çıktı. Show TV’nin “Kızılcık Şerbeti” de “Usulsüz ürün yerleştirmek”ten ceza aldı. Ceza vermek için sebep çok, maddelerden madde beğen ama gerekçe oldukça ilginç: “Vatandaşlardan gelen dizideki başörtülü kadınlara yaptırılan İsrail menşeli ürün reklamlarıyla ilgili şikayetler…”
HABERCİLİK RTÜK’TEN SORULUR!
Gazetecilik de RTÜK’ten sorulduğu için (!) her toplantıda olduğu gibi haber programlarına da cezalar yağdırıldı. Ceza sebepleri ise şöyleydi: “Doğruluğu araştırılmadan çarpıtma ile verilmesi”, “doğruluk ilkesine aykırı yayın”, “milli duyguları incitecek sözler”, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamaz hükmü” ve “Cumhurbaşkanlığı kurumunu hedef göstererek eleştiri sınırlarını aşan yorumlar…”
HAMAMDAN GELİN SEÇMEK
Dizilerdeki kadınlar diyorduk… Örneğin Yalı Çapkını’nda babasından sürekli şiddet gören, hamamda elma seçer gibi çıplak bir şekilde “gelin” olarak seçilen, düğünü olduğu akşam “koca”sının sevgilisiyle tanışan, gittiği “Yalı”da çarpık ilişkilerin içinde kendini bulan bir Seyran var. Son birkaç bölümde her ne kadar kendi ayakları üzerinde durmaya çalışsa da o çarpıklıktan kendini bir türlü çıkaramıyor, toksik ilişkinin bağımlısı olarak yaşamaya devam ediyor.
“Şahane Hayatım”daki Şebnem’i de unutmamak lazım. Annesi ve babası tarafından çocukluğu boyunca ezilen, büyümeye başladığında karanlık işlere bulaşan, “Kendini kurtarmak” için zengin bir koca arayan ve bu yüzden sürekli seyahat eden bir Şebnem… Gerçek hayatta elbette oldukça karikatür kalıyor ancak izlenme oranları göz önüne alınınca pek çok kişi tarafından sevildiği bir gerçek. Şebnem okumayı seçmiyor mesela, bir iş bulup çalışmayı tercih etmiyor, geçmişiyle hesaplaşıp geleceğine yön vermiyor. O sadece “şahane hayatı” istiyor.
‘GÖNÜL EĞLENDİRSEYDİN, BOŞANMAK NE?’
Her ne kadar artık bir sarmala dönüşse bile “Kızılcık Şerbeti” kadınlarını unutmak olmaz. Dizideki her kadın ayrı bir hikaye konusu aslında. Kendisini aldatan kocasını affeden Doğa, kocasına “Sen de herkes gibi gönül eğlendirseydin, boşanmak ne?” diyen Pembe, nedense sürekli muhafazakar erkekleri tercih eden Kıvılcım, “El alem ne der?” diye durmadan düşünen Sönmez Hanım ve son olarak yeğeninin kayınpederiyle aşk yaşayan Alev… Bir tek ayakları üzerinde durmaya çalışan Nursema var “Kızılcık Şerbeti” dünyasında ancak o da bir türlü huzuru bulamıyor.
Dizilerin kendi dünyalarında, reytinglerde haftanın en çok izlenenleri arasında yer alan “Gönül Dağı”, “İnci Taneleri”, “Yabani”, “Kardeşlerim”, “Sandık Kokusu”, “Ateş Kuşları” gibi pek çok dizide bu karakterlere benzer onlarca kadın hikayesi bulmak mümkün. Kısacası “Bu benim hayatım” diyen kadınları dizilerde görsek ne kadar güzel olurdu.
‘BAHAR’ GİBİ DOĞDU
Demet Evgar’ın başrolünde oynadığı “Bahar” henüz 2. bölümünde. İki bölümde bir yazı yazmak zor ancak sadece bu kadar zamanda bile sosyal medyada trendlerde yer almayı başardı. 2023 yapımı Güney Kore dizisi olan Doctor Cha’dan uyarlandı “Bahar”. Kısa sürede kadınlar tarafından Bahar’ın söylediği pek çok cümle fenomen haline geldi. Gülümseyerek söylediği “Eşim ve annem beni hiç şaşırtmadı, tam da kendilerinden bekleneni yaptı” demesi, kayınvalidesine ayakkabısı için söylediği “Orijinal gibi değil mi, hahaha çünkü orijinal” cümlesi, kocasının boynundan çekip “Şimdi yaktım çıranı” demesi…
MF Yapım’ın yapımcılığını üstlendiği, Neslihan Yeşilyurt’un yönetmen koltuğunda oturduğu ve senaryosunu Ayça Üzüm’ün yazdığı “Bahar”, ölümle karşı karşıya geldiğinde dışarıdan ‘kusursuz’ görünen ailesinin özellikle de eşi Mehmet Yılmaz Ak’ın canlandırdığı Timur’un başka bir yüzüyle karşılaşıyor. Ciğer metaforu bu noktada oldukça önemli.
‘SANKİ CİĞERİNİ İSTEDİM’
Hayatı boyunca çok iyi notlarla kazandığı tıp fakültesinden mezun olduktan sonra doktorluk yapmıyor. Çocuklarına bakmış, yemek yapmış, kayınvalidesiyle anlaşmış, eşine gülümsemiş, gözyaşlarını içine atmış Bahar’a karaciğer nakli gerekiyor. Timur ise çocuklarının annesine ciğerini veremiyor. Başka bir donör bulununca Bahar iyileşiyor. Ancak o artık eski Bahar değil.
Alışveriş yaptıktan sonra kuaförde saçlarını yaptırırken Timur’a söyledikleri pek çok kadının hislerine tercüman oldu. Şöyle diyordu Bahar: “Neden böyle yaptım ben kendime? Gururuma mı yediremedim acaba senin kazandığın parayı harcamayı? Ya da kendi kazanmadığım parayı harcamak garip mi geldi yani bana? Ben de çalıştım ama sonuç olarak. Yok onun takım elbisesi, yok onun sabahlığının ütüsü, yok çorabınızdı, gömleğinizdi, oyunuzdu, buyunuzdu… Her şeyinizi temiz temiz önünüze koydum her gün ben. Yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda. Geldiniz eve, bütün stresinizi göğsümde yumuşattım. Bunların hepsi ekstra mesaiye giriyor artık Timur.” Bir not: Bu sahnede Bahar’a hak veren ve “Helal olsun, içimin yağları eridi” diyen karakter ise dizinin Yönetmeni Neslihan Yeşilyurt.
Sadece bu cümleyi bile bir dizide duymaya ne çok ihtiyacı varmış kadınların… Ha TUS sınavına hazırlanmak için Timur’dan 200 bin isteyince söylediği “Timur sanki ciğerini istedim” demesi de cabasıydı.
Buğra Gürsoy’u da atlamamak gerekiyor sanırım. Daha önce “Aşk Yeniden” dizisinde izleyicinin kalbini kazanmıştı. Şimdi de Bahar’a yardımcı olmak için çabalayan bir doktoru canlandırıyor.
TOPUKLU FIRTINA: CEYLİN
Bir diğer güçlü kadın ise Yargı’daki Avukat Ceylin Erguvan… Ceylin, hukuk okurken babasının uğradığı haksızlık sonucu hapse girmesine isyan etmişti. Kural tanımıyor ve inandığı değer ve doğrular uğruna sınırları zorluyor. “İpten adam alır” denilen cevval bir avukat kendisi. Onun için gerçek adalete erişebilmek uğruna gidilen her yol mübah. Kendisine adliye koridorlarında “Topuklu Fırtına” deniliyor. Bu güçlü duruşu sayesinde de kadınlar tarafından beğenildiğini söylemek mümkün.
HABER EVRENSEL
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.