Özgür Özel; Yozgatlı çiftçilerin alnından öpüyorum. İyi ki varlar. Birilerinin kimyası bozuldu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

 

 

 

Özel'in konuşmalarından satırbaşları şöyle:

YOZGAT MİTİNGİ

Geçtiğimiz cumartesi günü Yozgat'taydık. Yürekten teşekkür ediyorum. Milletin, milletin efendisi olan çiftçilerimize, köylülülerimize, geçim sıkıntısı içindeki emeklilerimize, yok sayılan, hor görülen kadınlarımıza, hayalleri çalınsa da bir umuda tutunan gençlerimize, Yozgat Meydanı'nı doldurdukları için, dosta güven, olmayana kaygı verdikleri için ve "Biz buradayız! Meydan boş değil. Meydan bu meydan! Yozgat burada!" diyenlere yürekten teşekkür ediyorum.

'TRAKTÖR SAYISI' YANITI

AK Partili kalemler karar veremiyorlar. Traktör sayısında birbirleriyle kavga ediyorlar. Biri 500 demiş, öbürü saymış 354'müş. Öbürü hesap yapmış. Yozgat'ta 35.000 traktör olacakmış. Yüzünden biri gelmiş. Demek ki 99'u bizimle birlikte değilmiş. Vallahi Türkiye'nin gündemine oturan, bütün dünyaya sesini duyuran, günlerdir yandaş kanalların gündemini belirleyen Yozgatlıların ve Yozgatlı çiftçilerin alnından öpüyorum. İyi ki varlar. Birilerinin kimyası bozuldu.

 

Oy kendilerine verilice 'Anadolu irfanı' diyenler, Yozgat haksızlığa karşı susmayınca etmedik hakaret bırakmadılar. İşte bunların Anadolu'ya bakışı, Anadolu halkına bakışı, Anadolu irfanından anladıkları budur. Onların yanında olunduğunda makbul olanları, olmadığında merdut ilan edenler, reddedilmiş ilan edenler bugün Türkiye'de iktidardadır. Bu yüzden, bu yüzden o güzel buluşmaya gelen, katkı koyan, hatta Yozgat'ta olan, yüreği meydanda olan ama o günlük çıkamayan, Yozgat'ta olmayan ama Yozgat'taki o meydanda kendini bulan herkese şunu söylemek isteriz: Çok net bir durum var. Artık Türkiye'de saflar netleşti. Biz saflaşmadan, kamplaşmadan, kutuplaşmadan yana değiliz. Biz kardeşlikten, kucaklaşmadan, zorluklarla birlikte mücadele etmekten yanayız. Artık bir tarafta yokluktan, yoksulluktan, işsizlikten, adaletsizlikten yılmış milyonlar var. Karşıda bu düzen sürsün, iktidarımız sürsün ne olursa olsun diyen bir avuç muhteris var.

"BİZ KAZANACAĞIZ, TEK ADAMLAR KAYBEDECEK"

Biz bu işin sağını solunu, parti ayrımlarını bir kenara bırakıp demokrasiden yana olanlarla otokrasiden yana olanların mücadelesinde 105 yıl önce bu Meclis'te, 1. Meclis'te başlayan halkın iradesini önceleyen, halk ne derse o olur diyen, oyu bir ara halktan alıp onu baş tacı edip sonra güç kaybedince ona sırt dönenlerin, burun kıvıranların, önünden sandığı almaya çalışanların, seçeceği cumhurbaşkanına karışanların, cumhurbaşkanı adayını alıp da hapse atanların karşısında sosyal demokratların yanında milliyetçi demokratlar, onların yanında muhafazakar demokratlar, liberal demokratlar, sosyalist demokratlar, Kürt demokratlar, Yozgat'ta olduğu gibi yan yana omuz omuza Aleviler, Sünniler, tüm mezhepler, tüm görüşler hep beraberiz. Biz Gazi'nin emaneti kurduğu demokrasiden, cumhuriyetten yanayız. Seçme seçilme hakkından, seçimlerde yarıştan yanayız. Yarıştan kaçanlara, diktatör olmaya çalışanlara, sandığı kaçıranlara karşı biriz, beraberiz ve millet olduğumuz için biz yine 105 yıl önce olduğu gibi kol kola, omuz omuza hep beraber olduğumuz için biz kazanacağız. Tek adamlar kaybedecekler.

 

 

 

"9 EKİM GÜNÜ DARBEYE KARAR VERDİLER"

9 Ekim günü karar verdiler darbe yapmaya. İstanbul'a yolladılar darbenin adalet ayağını güya. Bir adalet sarayına, orada yargı eliyle her şeyi dizayn etsin, düzenlesin diye. O günden bugüne onlar bir sonraki cumhurbaşkanına, cumhurbaşkanı adayımıza kumpas kurmaya, onu, arkadaşlarını, arkadaşlarımızı itibarsızlaştırmaya uğraşırken biz de buna günbegün itiraz ediyoruz. Bu kürsüden operasyondan 3 hafta önce bir darbe mekaniğinin devrede olduğunu, adım adım ilerlediklerini, bunun bir darbe girişimi olduğunu ifade etmiştim. Daha sonra bu darbeye direndik. Darbenin başına cunta dedik ve birçok tanımlama yaptık. Buna karşı onlar da kendilerince geçmişte darbelerin mağdurları iken, geçmişin mazlumları iken şimdi zalim oldukları için, bir darbenin başında oldukları için, tertipçisi oldukları için, gücü milletten almak yerine milletten korktukları için kendilerini savunmaya çalıştılar. Bazen daha büyük tehditlerle, bazen bir adım geri atarak, bazen başkalarına saldırtarak, bazen bir adım, bir kelime eksik konuşup sanki makulmüş gibi davranarak ama bu darbedeki heveslerinden vazgeçmediler şu ana kadar.

 

 

 

"ABDULLAH AMCAYA SÖZ OLSUN"

Bütün süreçte dünya kadar tanımlamalar, dünya kadar söz söylendi ama hiçbir söz Abdullah Amca'nın sözü kadar güçlü değildi. Bütün süreci özetledi. Abdullah Amca dedi ki: "Turbunan şalgamınan devlet idare edilmez. Adaletlen, hukukla idare edilir." dedi. Buradan Abdullah Amca'ya söz olsun. Organik tarım yapanlar gibi organik bir sloganı bulan, yüreğinde hisseden, o sloganı buram buram toprak kokan, Yozgat kokan Abdullah Amca'ya söz olsun. Bu düzen değişecek. Turplan, şalgamlan değil, adaletle yönetenler bu devletin başına gelecek.

23 NİSAN VE ÇOCUK YOKSULLUĞU

Yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Biraz önce özel oturumda Türkiye'nin dört bir yanından gelen çocuklara bir selam verdik. Onların coşkusunu, onların gözlerinin içindeki pırıltıyı gördük. Ben buradan hem onların şahsında, Meclis'e gelen çocuklarımızın şahsında tüm çocuklarımızın bayramını kutluyorum. Ancak maalesef ülkemizde çocukların ağır sorunları var. Söylemek bile ağır. Ya bir ülkede çocuğun ağır sorunu olur mu? Maalesef var. Her 4 çocuktan biri öğün atlamak zorunda kalıyor evde. Her 3 çocuktan bir tanesi okula gidiyor ve okulda hiçbir şey yemeden evine dönüyor. Çünkü elinde beslenme çantası ya da cebinde kantinden bir simit alacak parası olmadığı için. Güvencesiz çalıştırılanların yanında çocuk yaşta çalıştırılanlar var. Nitelikli eğitimden mahrum bırakılan bir nesil, babasının, annesinin ekonomik durumundan dolayı hayata kapatamayacağı kadar farkla geriden başlayan çocuklarımız var. Ve ne yazık ki güvende tutamadığımız, koruyamadığımız çocuklarımız var. Geçen sene bugün, 23 Nisan'ın öncesinde yüreğinde bayram heyecanı olan Narin, Matya Ahmet ve daha 2 yaşında olan annesinin giydirip de bayram günü güzelce giydireceği Sıla bebek yaşıyordu.

AHMET MİNGUZZİ CİNAYETİ

Hepimizin gözü önünde kaykay kıyafeti almaya giden 14 yaşında Ahmet Minguzzi hunharca, barbarca, gözü dönmüşçe katledildi. Halen daha mezarına saldıranlar, annesini tehdit edenler, ailesiyle görüşen gazetecileri tehdit edenler var. Ellerinde güvercin resimleriyle, o güvercinlerin bacaklarına sardıkları uyuşturucu zulalarıyla, uyuşturucuyu yolladıkları yerlerle "Biz güçlüyüz." diyenler var. "Meydan okuyoruz." diyenler var. Bir yandan, bir yandan bu memlekette adalet arayan milyonlar, bir yandan adaletsizlikten dolayı, yaşadıkları haksızlıklardan dolayı evinden çıkamayan, karanlık odada ışığını açamayan anne babalar var. Bu yüzden bu Meclis'in kuruluşunun 105. yılında, Cumhuriyet'in kuruluşunun 102. yılında ant olsun ki bu memlekete hem siyaseten hem de her bir bebek için, evlat için, ana için, baba için hem güvenliği hakim kılacağız. Hukuk devletini hakim kılacağız. Adaleti hakim kılacağız. Çocuklarımızın karnını da doyuracağız. Onları koruyacağız. Bundan sonra kimsenin evladını bu memlekette sahipsiz bırakmayacağız.

EKREM İMAMOĞLU'NA DİPLOMA İPTALİ

Milleti de devleti de temsil etmeyen bir küçük grup 34 gün önce uzun süredir hazırladığı bir darbe planını devreye soktu. 'Bize savaş ilan ediyorsunuz' demiştik ya, öyle şeyler yaptılar ki, aldık başımızın üstüne koyduk. Savaş ilan edilmiş birisi, bir parti ne yaparsa, bir halk ne yaparsa aynı cesaretle, aynı kararlılıkla korkmadan karşılarında durduk. Ama savaş hukukunda bile olmayan şeyleri yaptılar. 31 yıl önceki diplomanın iptali, savaş hukukuna göre savaşı kazanabilirsiniz ama o ülkenin resmi evrakları, kayıtları ve tapuları geçerlidir. Savaş hukuku sizin bir ülkeye karşı savaş kazanmanızı o ülkedeki tapuları geçersiz kılmaz, mülkiyet hakkını ortadan kaldırmaz. Devlet devlet diğer devletin verdiği belgeye bile kazanan devlet saygılıdır. Hukukun gereği budur. O belge geçerlidir.

'KİŞİ KENDİNDEN BİLİR İŞİ' DAVASI

Ortada ispatlanan hiçbir suç yokken, sadece gizli tanıkların ifadeleriyle, ilhamını FETÖ'cülerden alan bir kumpasla karşı karşıyayız. Dosyada ve iddialara bakıldığında tutuklamayla ilgili hiçbir somut gerekçe yokken 15,5 milyon insanın aday gösterdiği cumhurbaşkanı adayımızı, 6 belediye başkanımızı ve 100'e yakın arkadaşımızı orada haksız yere tutuyorlar. Aradan 34 gün geçti, bir iddia kanıtlanamadı daha, bir iddia kanıtlanamadı. Ancak 24 şirkete kayyum atadılar, 28 şirkete de tedbir koydular. Daha mahkeme bitmeden şirkete kayyum atayıp mahkemenin sonucunu baştan bilip o şirketleri batırmaya, o şirkette çalışanları o şirketlere sokmamaya başladılar. Dosyada suç olmadığı için insanları yalancı tanıklığa zorlamaya başladılar ve çok net olarak şunu ifade etmek isterim ki, hatta dün bir gazeteciye, bir köşe yazarına, bir gizli tanık ifadesine ya da bir yalancı şahide ya da etkin pişmanlıktan yararlanan birinin ağzından çıkan her söze, 'Hadi bakalım şimdi bunlar doğru TRT'den istiyordunuz, hadi yayınlansın.' dendiği için uzunca bir izahat yaptım. Sonunda da şöyle söyledim, buradan bütün gazeteci arkadaşlarıma da söylerim. Ben Silivri'de onlarca görüşme yaptım. Daha fazlasının bilgileri teker teker geliyor. Bugün Silivri'de yaşanan şudur: Apar topar yapılan bir operasyon, yazılamayabilen bir iddianame var. Gizli tanık var, Çınar, Ladin, Meşe diye üç tane odun. Bu gizli tanıkların ifadelerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve bizim Anayasa Mahkememize göre somut delillerle desteklenmesi lazım. Diyor ki sadece gizli tanık ifadesiyle işlem yapılmaz. Ne yapıyor? Gizli tanık dünya kadar iftira atıyor, geçen hafta anlattım. Savcıyı çağırmış Tayyip Bey, geçmişte bu işleri nasıl yaptıklarını anlatmış. Davanın özeti 'Kişi kendinden bilir işi' davasıdır bu. Tayyip Erdoğan biz şöyle yapardık demiş. Akbil'de biz şöyle yaptık, reklam şirketleriyle şöyle yaptık, billboard'larla böyle yaptık, emin ol bunlar da öyle yapıyor. Gizli tanık ifadeleri aslında Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının verdiği tüyolar. Bunları söyleyip yola çıkıyorlar ama bir tane kanıt bulamıyorlar.

"İSPATLAYAMAYANLAR İLERİDE HESAP VERECEK"

Bir MASAK raporu var, tel tel dökülüyor ama raporda ortaya çıkan hesap hareketlerinin hepsinin tek tek cevabı veriliyor ve cevapsız kalmıyor. Asla ve asla çaresiz söylenen sözler karşısında savcılar çaresiz kalıyor, bizim taraftan kimsenin başı öne eğilmiyor. Bu durumda bu durumda döndüler AK Parti'yle iş yapan, bakanlıklarla iş yapan, geçmişte İBB'yle AK Parti döneminde iş yapmış, sonra bu tarafa gelmişlere yalancı tanıklık için zorlama yaptılar. Kabul edenler oldu, ileride hesap verecekler, mahkemede tek tek takip edeceğiz. O yalancı tanıklıkların ispatını ortaya koyamadıklarında, koysa zaten yalancı olmaz, tanık olur. Ama savcılık zoruyla 'şöyle söyle, şöyle ifade ver' onu ispatlayamayanlar ileride hesap verecekler. Yalancı tanıklar da somut delile ulaşamayınca şimdi etkin pişmanlığa sarılmak üzere bir işe giriştiler. Ben etkin pişmanlıktan yararlanan ve süreci devam eden kimseye bir şey demem. Kanunda olan haktır, yararlanmıştır. Ne söylemiştir, ne etmiştir? Zaten baktığınızda ifadesine ne ekrem başkanı suçlayan bir durum var ne başka bir şey. Ama buna hiçbir şey demem. Bir tek şunu söylerim arkadaşlar, bütün basın mensuplarına söylüyorum, onlarca arkadaşımız şunu anlatıyor: 'Hastaneye gideceksin' diye beni aldılar, gittiğim binanın hastane olmadığını gördüm. Bir odaya girdim, ne sedye ne doktor ne hemşire. İçeriye savcı bey girdi, avukatım da yoktu yanımda ve dedi ki "orada doğru yapmadın, avukatından mı çekindin, sana baskı mı yaptılar, verdiğin ifade beni memnun etmedi, ben bu kapıdan çıkar giderim, 10 yıl evlatlarının yüzünü göremezsin'. 'Bence daha doğru bir ifade vermelisin.'Bir diğeri diyor ki 'Beni aldılar, cezaevinde 6 kapı geçirdiler. Nazikçe davrandılar, bir koltuğa oturttular, karşıma bir ekran açtılar, baktım savcı bey karşımda. Beni görüyorsun, 5 dakika daha buradayım. 5 dakika içinde kararını ver.'

DAVA BÜLTENİNE DÖNÜŞEN TRT'YE TEPKİ GÖSTERDİ

Kanuna göre tarafsız yayıncılık yapması gereken TRT bugün 86 milyona değil, bir avuç cuntacıya hizmet etmektedir. Ekrem İmamoğlu, sevgili başkanımız, şimdi olduğu gibi Silivri'de hücresinde kanaldan kanala geçerken TRT'nin bir kanalına yakalanmış. Gördüklerine inanamamış. Buna isyan eden bir paylaşım yaptı. Bunun üzerine utanmak, sıkılmak neredeyse RTÜK başkanı ve İletişim Başkanlığı'ndan sert tepkiler geldi. Diyorlar ki: bir siyasetçinin tutukluyken TRT'yi hedef alması kamuoyunun haber alma hakkına saldırıymış. RTÜK üyesi Tuncay Keser'in 22 Mart ve 10 Nisan tarihlerinde TRT'nin taraflı yayınları hakkında yaptığı iki başvuruyu sümen altı eden RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, TRT'ye kalkan olmaya çalışıyor. Bir hatırlatma yapayım. Bu yılın ilk 4 ayında, bu yılın ilk 4 ayında RTÜK 7 kez muhalif kanallara, Now, Halk TV'ye, Sözcü'ye, masumiyet karinesini, yani yargılanan birinin yargılaması bitene kadar masum olmasıyla ilgili temel bir kaideyi aksattıkları için 7 kez ceza kesmiş. Sebep ne? Sinan Ateş davası bitmeden tetikçiye katil diyor diye. Sebep ne? Kartalkaya yangını ile ilgili buradakilerin katilleri diye oradaki sanıkları söylediler diye ceza kesmişler. Çünkü yargılama bitmeden bunu yapmak suçmuş. Ebubekir Şahin, Allah aşkına şu kadar haysiyet varsa, şu kadar vicdan, şu kadar insaf, yapmış olduğun görevin gerektirdiği şu kadarcık, toplu iğne başı kadar adalet duygusu varsa. 'İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük' .TRT Haber, Gece Bakışı programı. 'İddialar komik de çatı yüksekliği, teras büyüklüğü, kat planı projeye aykırı değiştirilmiş.' Bakın, İmamoğlu'nu çatı yüksekliğini 20 cm yüksek yapmakla, terası büyütüp, terası küçültüp yatak odasını büyütmekle suçluyorlar. 'İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük'. dosya resimleri, bu TRT. Bırak yargılama bitecek, masumiyet karinesi, daha iddianame yok. Dosyada gizlilik var. Dosya TRT'ye servis edilmiş. TRT'de 'usulsüzlük' iddiası bile demiyor. "'Usulsüz yapıya kullanım izni. Beylikdüzü Belediyesi projeye aykırı yapıya izin belgesi düzenledi.' Usulsüz yapıya kullanım izni. Bu mavi bir dosya. Güya dosya gizli. Kimse bilmiyor. Avukatlar zor görüyor. TRT bu ifadeleri kullanıyor: 'İsyan eden öğrenciler için, polise saldıran provokatörler camlarını kırdığı İBB binasına girdi' Binanın giriş katını gösteriyor, 22 Mart. Evlatlarımızı provokatör olmakla suçluyor. Oysa ki polisten kaçarlarken İstanbul İl Başkanı, sevgili Özgür Başkan dedi ki: 'Genel Başkanım, açtık kapıları, gazdan kaçıyor çocuklar.' Sonra da öbür kapıdan çıktılar, güvende evlerine gittiler. 

"EN SONUNDA MİLLETTEN ŞAMARI YEDİLER"

Balonlara bak: 'Ekrem İmamoğlu. Suç örgütü kurma, ihaleye fesat karıştırma, iş adamlarıyla hareket etme, ihaleler, hizmet alımları, muvazalı sözleşmelerde usulsüzlük yapma.' İddiası bile demiyor, iddiası. 'İddiası' bile demiyor. Bütün gece 4 saat bunu yayınlıyor adamlar. Ondan sonra, ondan sonra bir de diyorlar ki Halk TV'ye "Sinan Ateş'in katilleri dedin, daha mahkeme bitmedi, ceza öde." Nerede adalet? Nerede insaf? Nerede bu ülkede hepimizin paralarıyla, hepimizin vergilerinden maaşları ödenen TRT'nin yaptığı bu işler? Her darbe TRT'yi hedef alır. Her darbede TRT'den bir bildiri okurlar. Cuntanın ilk hedefidir ama 15 Temmuz'da nasıl cuntacılar gittiler TRT'yi ele geçirdiler ama en sonunda milletten şamarı yediler. 19 Mart cuntası da TRT'yi ele geçirmiş olabilir ama millet bizimledir. 

"İMAMOĞLU KORKUSUNDAN PARAYI YAKTILAR"

Döviz tutabilmek için 50 milyar dolar, 1.9 trilyon lirayı cayır cayır yaktılar. Mehmet Şimşek denen bu darbenin mali ayağı. 'Biz bu rezervleri bu günler için topladık' diyor. Oysa bakın, parayı Ekrem İmamoğlu'nu hapse atıp tepki yükselince, dolar yükselince onu bastırmak için, borsa yükseli, borsa batınca, 1 günde 31,5 milyar değer kaybedince, küçük yatırımcı ezilince, yabancı yatırımcı parasını alıp yurt dışına kaçarken, 3 milyar dolarlık hisse senedi satılıp giderken dolar fırlamasın diye almış bu parayı tutmuş. Bu 31,5 50 milyar dolar, 1.9 trilyon lira. Burada bizim yayını kaydeden kameraman arkadaşım, tertemiz bir kardeşimiz. Bu kardeşimize desek ki "Gel buraya, bu 1.9 trilyon lira sana emanet. Bu parayı al, en doğru yerde harca." Kardeşim derse ki "Bu milletin çiftçisi çok ezildi. Türkiye'deki bütün çiftçilerin toplam borcu 1 trilyon lira. Toplam borç bu kadar." 1.9 trilyonun 1 trilyon lirasıyla bütün çiftçi borçları kapanıyor. Geriye kalan 900 milyar lira ile çiftçi başına 412.000 lira para veriyorsun, destekleme. 412.000 lira Bugün çok eski olmayan bir traktör satın alır mesela. Her çiftçiye 412.000 lira verebilirsin. Ya da bütün borçları kapatırsın, o borcu olan çiftçiye borcu kadar üstüne para verebilirsin. Böyle bir parayı yaktılar, Ekrem İmamoğlu korkusundan.

"KANAL İSTANBUL ŞEYTANİ HEDEF"

-Bu darbenin siyasi hedefi CHP ve İmamoğlu’nun önünü kesmekti. Bu darbenin bir de şeytani hedefi var. Kanal İstanbul o da. Operasyonun gelmesine 19 gün var cuntanın başı oturmuş Kanal İstanbul projesine bakıyor. Bugün bakan olan Murat Kurum 'Kanal İstanbul gündemimizde yok' demişti. Bu dareyi yapanlar 24 bin konut için planlamayı yapmışlar. Arap basınında reklam yayınladılar Kanal İstanbul konusunda. Bu projeyi İmamoğlu durdurdu, seçildi ve bir kumpas davası uyduruldu. Arap medyası şimdi orada satılacak dairelerin reklamlarını yapıyor.

- İBB başkanı İstanbul’un muhafızı Ekrem İmamoğlu olunca, 'Ya Kanal ya İstanbul!' deyince, 'bu projenin adı Kanal İstanbul değil, ihanet İstanbul'dur' deyince İstanbullu da Ekrem İmamoğlu'nu seçince işte o yüzden bir terör örgütü uydurulacak, bir kumpas davası uydurulacak. İkisi aynı anda işleme alınacak. Hırsız damgasından uğraşırken kayyum atanacak. O kifayetsiz muhteris kardeşim milletin adaletiyle değil Tayyip Bey'in adaletiyle adil kardeşim gidip kayyum olarak oraya oturacak. Yanı başında oturttu verse onu işler yolunda olacak. Olmayınca İstanbul’lu "kalk oradan oraya Ekrem oturacak" deyince kayyum atayıp bir başkasını oraya oturtmaya çalışıyorlar. Ve Arap medyası şimdi cayır cayır cayır bu dairelerin satışının reklamlarını veriyor. Ve oraya gitti arkadaşlar hiç haberimiz yok İSKİ'ye bildirilmeden Sazlıdere İstanbul'da Avrupa yakasının çoğusu Anadolu'dan Avrupa'ya basılıyor. Avrupa yakasının kendi su haznesi yüzde 100 olan içme suyu kullanımını 3 yıl önce yüzde 0'a değiştirmişler. “Buranın suyu kullanılamaz artık.” demişler. Kullanmayacaksınız. Neden sebep? Sebep etrafını yapılaşmaya açıyorlar. Artık orası su da toplayamaz. Artık orasının temizliği de korunamaz. Sazlıdere’yi bırakın suyu başka yerden bulun diye karar almışlar. İSKİ'ye tebliğ etmemişler. Yeni öğreniyoruz, yeni öğreniyoruz. İhale açmışlar bakanlık eliyle 24 ihale. Şu anda 100’ün üzerinde şirket alt işverenlerle birlikte binlerce dozer kamyon çalışıyor oralarda. Kanalı daha yapamıyorlar. Ona İstanbul’un muhafızı Ekrem İmamoğlu engel oluyor ama etrafındaki konutların inşaatına başlamışlar. Neden? Söz vermişler, söz vermişler, satmışlar. Belki de bilmediğimiz kısmının paranın baştan peşin almışlar. İşte bu yüzden iyi ki İstanbullular oraya muhafız diye Ekrem Bey’i dikmişler. İyi ki bu darbe girişimi olup da kayyum ısınma hareketlerini yaparken İstanbullular Saraçhane’de 1 milyon kişi dikilmişler. Maltepe'de 2.2 milyon kişi dikilmişler. İyi ki Yozgat'ta o traktörleri çalıştırmışlar. İyi ki İstanbul’u bunlardan kurtarmışlar.

İşin işin özeti budur arkadaşlar. İşin özeti budur. Her çarşamba İstanbul’da bir ilçede her cumartesi Türkiye’de bir ilde itirazı yükseltmeye mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.

"YOZGAT'I ZİMBABVE İLE VENEZUELA ARASINA SOKTULAR"

Bakın, ayda yüzde 2,5 faiz düşecek. 'Tayyip Bey çok biliyorum' dedi, 9 olan faizi 50'nin üstüne çıkardı. Seçimden sonra Nebati'yi yolladı, yerine rasyonel, sözde rasyonel, sözde demokrat, sözde namuslu, darbenin en önemli ayağı, mali ayağı olan, bütün dünyada artık kimsenin yüzüne bakmayacağı Mehmet Şimşek'i getirdi. 2,5 kar puan, 2500 bas puan diyorlar, %2,5. Düşe düşe güya enflasyon düşecek. Niye? Vaktiyle enflasyonun üstüne faiz verilse Almanya gibi, Amerika gibi başaracakken Tayyip Bey inadıyla fırlattı, şimdi kademe kademe düşüyordu. 2,5 puan düşeceği gün 3,5 puan artış oldu. Yüzde 6, İmamoğlu'nun tutuklanmasının faiz karşılığı. O gün Avrupa Merkez Bankası 2.75'ten 2,5'a indirdi faizi. Biz Türkiye'de faizi yüzde 46 yaptık. Dünyanın en yüksek ikinci faizi. Neredeyiz biliyor musunuz? En yüksek faiz Venezuela'da, orada da seçim sonucu, seçimler adil yapılmadı diye iktidar muhalefet arasında büyük bir mücadele var. Üçüncü sırada olan da Zimbabve, yüzde 35'le. Hani ekonomide en iyi noktada olanlar var ya, A'dan Z'ye diziliyoruz. Zimbabve ile Venezuela'nın arasına, V ile Z harfinin arasında Y var ya, bizim Yozgat'ı soktu bunlar. Yozgat dünyanın Zimbabve ile Zimbabve ile Venezuela arasına Yozgat'ı sokanlara, Türkiye'yi sokanlara, Ankara'yı, İstanbul'u sokanlara yazıklar olsun. Vatandaşın tüketici kredisi ve kredi kartı borcu 172 milyar lira arttı.