Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Suriye: Esad’ın düşüşünden sonra geçiş süreci için Paris zirvesi

Dünya 15.02.2025 - 11:26, Güncelleme: 15.02.2025 - 11:26
 

Suriye: Esad’ın düşüşünden sonra geçiş süreci için Paris zirvesi

Suriye: Esad’ın düşüşünden sonra geçiş süreci için Paris zirvesi
 Fransız Haber Ajansı tarafından verilen haberlere göre Suriye eski lideri Beşar Esad’ın devrilmesinin üzerinden iki ay geçtikten sonra Paris’te düzenlenen uluslararası bir konferans, Suriye’de siyasi bir geçiş süreci sağlamanın yollarını araştırmayı amaçlıyor. Bugünkü toplantıda ev sahibi Fransa’nın yanı sıra Türkiye, ABD, Arap ülkeleri, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği temsilcileri de temsil ediliyor. Fransa’ya göre amaç, barışçıl bir geçiş için ilgili çabaları koordine etmek şeklinde açıklanarak, “ Değişim temsil ve istikrarı sağlamalıdır. Ayrıca Suriye’de yıllardır süren iç savaşın ardından acı çeken halka yönelik yardımların daha iyi koordine edilmesi planlanıyor. Cezasızlıkla mücadele de bir konu başlığı olacak.“ denildi. Suriye geçiş hükümeti açısından en ilginç soru, eski Esad hükümetine karşı kısmen vaat edilen yaptırımların hafifletilmesi konusunda nasıl bir ilerleme kaydedildiği olacaktır. 13 Şubat’ta Paris, Suriye’nin geleceğine ilişkin bir başka uluslararası konferansa ev sahipliği bugün yapacak. Etkinliğin amacı savaştan zarar gören ülkede adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir siyasi geçiş sürecinin rotasını belirlemek. Fransa Dönem Başkanlığı, Fransa’nın Suriye meselesine verdiği önemi vurgulayarak toplantıyı resmen duyurdu. Peki bu konferansı bu kadar özel kılan nedir? Neden şu anda Suriye’ye odaklanılıyor ve ülkeyi çatışma ve istikrarsızlık çıkmazından kurtarmak için ne gibi fırsatlar var? Dikkat çeken bir detay konferansın duyurusu Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından yapıldı. Her iki lider de Suriye için bulunacak herhangi bir çözümün ülkenin egemenliğine saygı göstermesi ve onu “dış müdahalelerden” koruması gerektiğini vurguladı. Burada uzmanlar ve Fransa basınında gündeme gelen sorular ve sorunlar şunlar : Suriye’de “dış müdahaleyi” önlemek ne kadar gerçekçi? Ne de olsa ülke uzun zamandan beri jeopolitik çıkarların sahnesi haline geldi. Rusya Esad hükümetini desteklerken, Türkiye ve ABD’nin her biri kendi gündemlerinin peşinde koşuyor. İran’ın Şam’da güçlü bir etkisi var, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ise Suriyeli muhalifleri destekliyor. Macron ve Bin Selman yaptıkları açıklamada Suriye halkının merkeze alınması gerektiğini vurguluyorlar. Ancak bu asil niyetin önünde muazzam ve pratik engeller var. Suriye, on yılı aşkın bir süredir iç savaşla parçalanmış bir ülke. Milyonlarca insan evlerini terk etti, yüz binlerce insan hayatını kaybetti ve ülkenin altyapısı harabeye döndü. Kısa adı IS olan “İslam Devleti “nin( Türkiye´de DEAŞ) bastırılması gibi bazı askeri ve diplomatik başarılara rağmen, siyasi durum felç olmuş durumda. Beşar Esad hükümeti ülkenin büyük bölümünü kontrol etse de, uluslararası yaptırımlar ve yeniden yapılanma eksikliği her türlü istikrar ihtimalini felce uğratıyor. Bölgede tarihi sorumluluğu olan aktörlerden biri olarak Fransa, çözüm için bastırmayı bir görev olarak görüyor. Aralık ayında Ürdün’de düzenlenen ilk ve daha küçük bir çevrede düzenlenen ikinci konferansın ardından Paris konferansı, geçiş sürecinin yeniden canlandırılmasında önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor. Konferansın ana mesajı ne ?: Suriye’de sürdürülebilir barış ancak “adil ve kapsayıcı” bir siyasi geçişle sağlanabilir. Peki ama bu somut olarak ne anlama geliyor ve ne kadar gerçekci? Kapsayıcılık çağrısı, Sünni çoğunluktan Beşar Esad’ın mensubu olduğu Alevi azınlığa, Dürzi azınlığa, Hiristiyanlara, Kürtlere ve diğer etnik ve dini gruplara kadar tüm Suriyeli toplulukları kapsamayı amaçlıyor. Amaç, ayrımcılık ve baskı olmaksızın her bir Suriyelinin haklarına saygı gösteren bir sistem yaratmaktır. “Tüm Suriyelilerin haklarına saygı” – siyasi konuşmalarda sıkça duyulan bir ifade, ancak bunu nasıl hem de HTŞ gibi Al Nusra ardılı ve Al Kaida’ye şimdi mesafe koymayan Goloni ile uygulamaya koyuyorsunuz? Örneğin siyasi tutukluların serbest bırakılması ki hapishaneler boşatıldı ve tüm katil, hırsızlar Suriye sokaklarında halkı rahatsız ediyorlar. Yeni bir anayasanın hazırlanması ve uluslararası gözetim altında adil seçimlerin yapılması ne anlamına geliyor. Macron ve Muhammed bin Selman: Diplomatik safları sıklaştırmak Fransa’nın rolü: ahlaki liderlik mi yoksa jeopolitik strateji mi? Fransa’nın Suriye meselesine müdahil olmasının tarihi ve jeopolitik kökleri var. Bölgedeki eski bir manda gücü olarak Paris, ülkenin geleceğinin şekillendirilmesinde öncü bir rol oynamaya özel bir ilgi duyuyor. Aynı zamanda Fransa, özellikle Rusya, Türkiye ve ABD gibi ülkelerle rekabet halinde Ortadoğu’daki nüfuzunu güçlendirmek istiyor. Ancak Fransa’nın bu müdahalesini sadece jeopolitik bir taktik olarak değerlendirmek alaycı bir yaklaşım olacaktır. Paris, Suriye ihtilafının başından bu yana insan hakları ve insani yardımdan yana tavır almış ve kalıcı bir çözümün sadece askeri yollarla değil, siyasi yollarla da elde edilebileceğini defalarca vurgulamıştır. Acil sorular: Bu konferans gerçekten neyi başaracak? İddialı hedeflere rağmen pek çok soru cevapsız kalmaya devam ediyor: Uluslararası toplum Suriye’deki farklı çıkarları dengeleyecek bir uzlaşı bulabilecek mi? Konferans somut sonuçlar doğuracak mı yoksa derin bir etkisi olmayan bir başka diplomatik ritüel olarak mı kalacak? Gerçekçi olmak gerekirse, hemen bir ilerleme kaydedilmesi pek olası değil. Çeşitli aktörler arasındaki görüş ayrılıkları derin ve çatışma uzun zamandır sadece Suriye’nin değil küresel bir sorun. Yine de Paris Konferansı, en azından bir diyalog ve güven platformu olarak siyasi süreci yeniden rayına oturtma potansiyeline sahiptir. Daha iyi bir gelecek için umut? Suriye halkı güzel sözler ve sembolik toplantılardan daha fazlasını hak ediyor. Onlar barışı, güvenliği ve ülkelerini yeniden inşa etme fırsatını hak ediyorlar. Uluslararası aktörler sorumluluklarını ciddiye alır ve somut adımlar atarlarsa Paris konferansı bu yönde atılmış bir adım olabilir. Bu konferansın Suriye çatışmasının uzun tarihinde sadece bir yan not değil, karanlık bir zamanda bir umut ışığı olmasını umuyoruz. Zira kesin olan bir şey var: ciddi ve kapsamlı bir yaklaşım olmaksızın Suriye’de kalıcı barış sağlanamayacaktır. Batı basınında Suriye’de ılımlı HTŞ lideri Ahmed al-Sharaa haberleri Suriye’de Ahmed al-Sharaa Ocak 2025 ayı sonunda geçici cumhurbaşkanı olarak kendi dar grubu tarafından atandı. Kendisi, Esad’ın devrilmesinde etkili DEAŞ çıkışlı Al Nusra ve Al Kaida temelinde kurulmuş Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) lideriydi (Golani, eski Al Nusra kurucusu, DEAŞ içinden çıkma ve Al Kaida´ya yakın). Golani  şimdi Ahmed al-Sharaa , iktidar değişikliğinden sonra daha çok İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika merkezli uluslararası haber ajanslarından çıkan ve  kaynak gösterilmeden yayınlanan  “ Ahmed al-Sharaa  kesinlikle ılımlı bir tutum benimsediği batı basınında yazılması“  şeklindeki haber içlerine gömülmüş cümleler dikkat çekiyor. Bu duruma tepki gösteren  Paris´de yaşayan Fransa’da çeşitli kuruluşların Orta Doğu danışmanı olarak çalışan Michael Mesut Ateş şunları ifade etti : „Bir piyon olduğu bu işi bilen tarafsız ve vicdanlı uzmanlar tarafından tasdik edilen Golani ve Ahmed al-Sharaa’nın  kesinlikle ılımlı bir tutum benimsediği batı basınında yazılması aslında mesela Fransa’da bir elden çıkıyor ve hedef geçmişi karanlık olan bu kişi ve örgütünü dünya kamuoyunda temizlemek ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanışlı hale getirmektir. Suriye’de başta Hiristiyanlar, Durziler  ve aklı başında tüm demokratik ve modern Araplar tedirginlik ve korku içinde. Tüm Suriye’nin kendi topraklarını işgal ederek Türkiye sınırı İdlib’de adeta  bir Taliban Al Kaida düzeni kuran HTŞ lideri Golani‘ nin gasbı içinde olduğuna inanıyorlar ve görüyorlar. Dürziler HTŞ yönetimini kabul etmeyerek kendi bölgelerinde silahlarını teslim etmediler ve kendi valilerini hem de bir kadını atayarak HTŞ’ye kafa tutmuş durumdalar ve İsrail’ın desteği arkalarında çünkü İsrail’de kendi ülkesinde yaşayan Dürzi askerler elit askerler olarak biliniyor. İsrail Golan tepeli işgal etti ve Şam‘ a 20 km uzaklığa kadar geldi ama bu HTŞ lideri güya Golan tepelerinin işgalini dikkat çekmek için Golani ismini kullanan Ahmed al-Sharaa’dan tık yok ama kendini cumhurbaşkanı olarak atamasını biliyor ve batı basında olumlu haberlerle parlatılıyor. İsrail bu eski DEAŞ ve Al Nusra artı Al Kaide’nin Suriye temsilcilerine niye güvensin. Güvenmiyor ve kullanmak için elinden geleni yaptı ve yapacaktır ve Golani çok korkuyor İsrail’den. Sanki, “ Kullanın beni  ve parlatın beyni aman öldürmeyin ben sizin emerinize amadeyim“ rölünü oynuyor. İsrail’i kendi ulusal çıkarlarını koruyor ve hedefleri var. Golani’nin ve onu destekleyen müslüman dost ülkelerin hedefi nedir ? Güçleri Arap Alevi ve Arap Şiilerine mi yetiyor diyenler haksız mı? Öbür tarafdan  Suriye’de Arap Alevileri başta Lazkiye olmak üzere birçok bölgede yargısız infaz, katliam ve insanlık dışı DEAŞvari baskı ve şiddete maruz kaldıklarını dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. Bu konuda BM’e üç adet Avrupa’dan Alevi dernek ve demokratik kuruluşlardan Suriye’de Alevi  katliamlarını durdurun başlık ve belgeleriye son bir hafta için dilekçe verilmiş durumda.“ (yenivatan.at, Haber ajansları)
Suriye: Esad’ın düşüşünden sonra geçiş süreci için Paris zirvesi

 Fransız Haber Ajansı tarafından verilen haberlere göre Suriye eski lideri Beşar Esad’ın devrilmesinin üzerinden iki ay geçtikten sonra Paris’te düzenlenen uluslararası bir konferans, Suriye’de siyasi bir geçiş süreci sağlamanın yollarını araştırmayı amaçlıyor. Bugünkü toplantıda ev sahibi Fransa’nın yanı sıra Türkiye, ABD, Arap ülkeleri, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği temsilcileri de temsil ediliyor.

Fransa’ya göre amaç, barışçıl bir geçiş için ilgili çabaları koordine etmek şeklinde açıklanarak, “ Değişim temsil ve istikrarı sağlamalıdır. Ayrıca Suriye’de yıllardır süren iç savaşın ardından acı çeken halka yönelik yardımların daha iyi koordine edilmesi planlanıyor. Cezasızlıkla mücadele de bir konu başlığı olacak.“ denildi.

Suriye geçiş hükümeti açısından en ilginç soru, eski Esad hükümetine karşı kısmen vaat edilen yaptırımların hafifletilmesi konusunda nasıl bir ilerleme kaydedildiği olacaktır.

13 Şubat’ta Paris, Suriye’nin geleceğine ilişkin bir başka uluslararası konferansa ev sahipliği bugün yapacak. Etkinliğin amacı savaştan zarar gören ülkede adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir siyasi geçiş sürecinin rotasını belirlemek. Fransa Dönem Başkanlığı, Fransa’nın Suriye meselesine verdiği önemi vurgulayarak toplantıyı resmen duyurdu.

Peki bu konferansı bu kadar özel kılan nedir? Neden şu anda Suriye’ye odaklanılıyor ve ülkeyi çatışma ve istikrarsızlık çıkmazından kurtarmak için ne gibi fırsatlar var?

Dikkat çeken bir detay konferansın duyurusu Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından yapıldı. Her iki lider de Suriye için bulunacak herhangi bir çözümün ülkenin egemenliğine saygı göstermesi ve onu “dış müdahalelerden” koruması gerektiğini vurguladı.

Burada uzmanlar ve Fransa basınında gündeme gelen sorular ve sorunlar şunlar :

Suriye’de “dış müdahaleyi” önlemek ne kadar gerçekçi? Ne de olsa ülke uzun zamandan beri jeopolitik çıkarların sahnesi haline geldi. Rusya Esad hükümetini desteklerken, Türkiye ve ABD’nin her biri kendi gündemlerinin peşinde koşuyor. İran’ın Şam’da güçlü bir etkisi var, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ise Suriyeli muhalifleri destekliyor.

Macron ve Bin Selman yaptıkları açıklamada Suriye halkının merkeze alınması gerektiğini vurguluyorlar. Ancak bu asil niyetin önünde muazzam ve pratik engeller var.

Suriye, on yılı aşkın bir süredir iç savaşla parçalanmış bir ülke. Milyonlarca insan evlerini terk etti, yüz binlerce insan hayatını kaybetti ve ülkenin altyapısı harabeye döndü. Kısa adı IS olan “İslam Devleti “nin( Türkiye´de DEAŞ) bastırılması gibi bazı askeri ve diplomatik başarılara rağmen, siyasi durum felç olmuş durumda. Beşar Esad hükümeti ülkenin büyük bölümünü kontrol etse de, uluslararası yaptırımlar ve yeniden yapılanma eksikliği her türlü istikrar ihtimalini felce uğratıyor.

Bölgede tarihi sorumluluğu olan aktörlerden biri olarak Fransa, çözüm için bastırmayı bir görev olarak görüyor. Aralık ayında Ürdün’de düzenlenen ilk ve daha küçük bir çevrede düzenlenen ikinci konferansın ardından Paris konferansı, geçiş sürecinin yeniden canlandırılmasında önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor.

Konferansın ana mesajı ne ?: Suriye’de sürdürülebilir barış ancak “adil ve kapsayıcı” bir siyasi geçişle sağlanabilir. Peki ama bu somut olarak ne anlama geliyor ve ne kadar gerçekci?

Kapsayıcılık çağrısı, Sünni çoğunluktan Beşar Esad’ın mensubu olduğu Alevi azınlığa, Dürzi azınlığa, Hiristiyanlara, Kürtlere ve diğer etnik ve dini gruplara kadar tüm Suriyeli toplulukları kapsamayı amaçlıyor. Amaç, ayrımcılık ve baskı olmaksızın her bir Suriyelinin haklarına saygı gösteren bir sistem yaratmaktır.

“Tüm Suriyelilerin haklarına saygı” – siyasi konuşmalarda sıkça duyulan bir ifade, ancak bunu nasıl hem de HTŞ gibi Al Nusra ardılı ve Al Kaida’ye şimdi mesafe koymayan Goloni ile uygulamaya koyuyorsunuz? Örneğin siyasi tutukluların serbest bırakılması ki hapishaneler boşatıldı ve tüm katil, hırsızlar Suriye sokaklarında halkı rahatsız ediyorlar. Yeni bir anayasanın hazırlanması ve uluslararası gözetim altında adil seçimlerin yapılması ne anlamına geliyor.

Macron ve Muhammed bin Selman: Diplomatik safları sıklaştırmak

Fransa’nın rolü: ahlaki liderlik mi yoksa jeopolitik strateji mi?

Fransa’nın Suriye meselesine müdahil olmasının tarihi ve jeopolitik kökleri var. Bölgedeki eski bir manda gücü olarak Paris, ülkenin geleceğinin şekillendirilmesinde öncü bir rol oynamaya özel bir ilgi duyuyor. Aynı zamanda Fransa, özellikle Rusya, Türkiye ve ABD gibi ülkelerle rekabet halinde Ortadoğu’daki nüfuzunu güçlendirmek istiyor.

Ancak Fransa’nın bu müdahalesini sadece jeopolitik bir taktik olarak değerlendirmek alaycı bir yaklaşım olacaktır. Paris, Suriye ihtilafının başından bu yana insan hakları ve insani yardımdan yana tavır almış ve kalıcı bir çözümün sadece askeri yollarla değil, siyasi yollarla da elde edilebileceğini defalarca vurgulamıştır.

Acil sorular: Bu konferans gerçekten neyi başaracak?

İddialı hedeflere rağmen pek çok soru cevapsız kalmaya devam ediyor:

  • Uluslararası toplum Suriye’deki farklı çıkarları dengeleyecek bir uzlaşı bulabilecek mi?
  • Konferans somut sonuçlar doğuracak mı yoksa derin bir etkisi olmayan bir başka diplomatik ritüel olarak mı kalacak?

Gerçekçi olmak gerekirse, hemen bir ilerleme kaydedilmesi pek olası değil. Çeşitli aktörler arasındaki görüş ayrılıkları derin ve çatışma uzun zamandır sadece Suriye’nin değil küresel bir sorun. Yine de Paris Konferansı, en azından bir diyalog ve güven platformu olarak siyasi süreci yeniden rayına oturtma potansiyeline sahiptir.

Daha iyi bir gelecek için umut?

Suriye halkı güzel sözler ve sembolik toplantılardan daha fazlasını hak ediyor. Onlar barışı, güvenliği ve ülkelerini yeniden inşa etme fırsatını hak ediyorlar. Uluslararası aktörler sorumluluklarını ciddiye alır ve somut adımlar atarlarsa Paris konferansı bu yönde atılmış bir adım olabilir.

Bu konferansın Suriye çatışmasının uzun tarihinde sadece bir yan not değil, karanlık bir zamanda bir umut ışığı olmasını umuyoruz. Zira kesin olan bir şey var: ciddi ve kapsamlı bir yaklaşım olmaksızın Suriye’de kalıcı barış sağlanamayacaktır.

Batı basınında Suriye’de ılımlı HTŞ lideri Ahmed al-Sharaa haberleri

Suriye’de Ahmed al-Sharaa Ocak 2025 ayı sonunda geçici cumhurbaşkanı olarak kendi dar grubu tarafından atandı. Kendisi, Esad’ın devrilmesinde etkili DEAŞ çıkışlı Al Nusra ve Al Kaida temelinde kurulmuş Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) lideriydi (Golani, eski Al Nusra kurucusu, DEAŞ içinden çıkma ve Al Kaida´ya yakın).

Golani  şimdi Ahmed al-Sharaa , iktidar değişikliğinden sonra daha çok İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika merkezli uluslararası haber ajanslarından çıkan ve  kaynak gösterilmeden yayınlanan  “ Ahmed al-Sharaa  kesinlikle ılımlı bir tutum benimsediği batı basınında yazılması“  şeklindeki haber içlerine gömülmüş cümleler dikkat çekiyor.

Bu duruma tepki gösteren  Paris´de yaşayan Fransa’da çeşitli kuruluşların Orta Doğu danışmanı olarak çalışan Michael Mesut Ateş şunları ifade etti : „Bir piyon olduğu bu işi bilen tarafsız ve vicdanlı uzmanlar tarafından tasdik edilen Golani ve Ahmed al-Sharaa’nın  kesinlikle ılımlı bir tutum benimsediği batı basınında yazılması aslında mesela Fransa’da bir elden çıkıyor ve hedef geçmişi karanlık olan bu kişi ve örgütünü dünya kamuoyunda temizlemek ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanışlı hale getirmektir. Suriye’de başta Hiristiyanlar, Durziler  ve aklı başında tüm demokratik ve modern Araplar tedirginlik ve korku içinde. Tüm Suriye’nin kendi topraklarını işgal ederek Türkiye sınırı İdlib’de adeta  bir Taliban Al Kaida düzeni kuran HTŞ lideri Golani‘ nin gasbı içinde olduğuna inanıyorlar ve görüyorlar. Dürziler HTŞ yönetimini kabul etmeyerek kendi bölgelerinde silahlarını teslim etmediler ve kendi valilerini hem de bir kadını atayarak HTŞ’ye kafa tutmuş durumdalar ve İsrail’ın desteği arkalarında çünkü İsrail’de kendi ülkesinde yaşayan Dürzi askerler elit askerler olarak biliniyor. İsrail Golan tepeli işgal etti ve Şam‘ a 20 km uzaklığa kadar geldi ama bu HTŞ lideri güya Golan tepelerinin işgalini dikkat çekmek için Golani ismini kullanan Ahmed al-Sharaa’dan tık yok ama kendini cumhurbaşkanı olarak atamasını biliyor ve batı basında olumlu haberlerle parlatılıyor. İsrail bu eski DEAŞ ve Al Nusra artı Al Kaide’nin Suriye temsilcilerine niye güvensin. Güvenmiyor ve kullanmak için elinden geleni yaptı ve yapacaktır ve Golani çok korkuyor İsrail’den. Sanki, “ Kullanın beni  ve parlatın beyni aman öldürmeyin ben sizin emerinize amadeyim“ rölünü oynuyor. İsrail’i kendi ulusal çıkarlarını koruyor ve hedefleri var. Golani’nin ve onu destekleyen müslüman dost ülkelerin hedefi nedir ? Güçleri Arap Alevi ve Arap Şiilerine mi yetiyor diyenler haksız mı? Öbür tarafdan  Suriye’de Arap Alevileri başta Lazkiye olmak üzere birçok bölgede yargısız infaz, katliam ve insanlık dışı DEAŞvari baskı ve şiddete maruz kaldıklarını dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. Bu konuda BM’e üç adet Avrupa’dan Alevi dernek ve demokratik kuruluşlardan Suriye’de Alevi  katliamlarını durdurun başlık ve belgeleriye son bir hafta için dilekçe verilmiş durumda.“ (yenivatan.at, Haber ajansları)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyakorkusuz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat