Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Sağlık bakanı derhal istifa etmeli

Evrensel gazetesinin haberine göre SGK ile anlaşması olan tüm özel hastanelerin incelenmesi gerektiğini dile getiren Pala “AKP’li sağlık bakanları da bu süreçte sorumlu. Sağlık bakanı derhal istifa etmeli” çağrısını yaptı. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN SONUÇLARINI YAŞIYORUZ

Uzun bir süredir sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin acı sonuçlarını yaşıyoruz. Ama bebeklerin özel hastanelerde para için öldürülmesi tam bir vahşet. Peki bu noktaya nasıl geldik?

Kayıhan Pala: Türkiye’de sağlık sisteminin buraya gelmesinin ilk dönüm noktası 2003’te AKP tarafından gündeme getirilen sağlıkta dönüşüm programıdır. Biz buna itiraz edip, sağlıkta özelleştirmenin varabileceği vahim boyutlara dikkat çektiğimizde o zamanın Sağlık Bakanı Recep Akdağ ‘Merak etmeyin, özel sağlık kurumlarını daha sıkı denetleyeceğiz’ demişti. Bu programla Dünya Bankası tavsiyelerine uygun olarak sağlık hizmetlerinin büyük ölçüde özel sektöre devredilmesi adımları planlandı. Nitekim o yıllardan bugüne özel hastane sayısı 2 katına, özel hastanelerdeki yatak sayısı da 3 katına çıktı. Dolayısıyla bu yaşadığımız süreci eğer sağlık sistemi bağlamında sorgulayacaksak ilk önce sağlıkta dönüşüm programından başlamak gerekir.

"SAĞLIK HİZMETİ ALINIP SATILIR OLDU"

Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) bu özel hastanelerle çalışması ve iş birliği hangi döneme geliyor?

 

Sağlıkta dönüşümle sağlık hizmetlerinin bir bölümünün özel sektör tarafından sunulmasına karar verildiğinde bunun aracı olarak genel sağlık sigortası (GSS) diye bir sistemi 5510 sayılı Kanun ile 2006’dan itibaren devreye koydu. Bu kanunla işçilerden yapılacak kesinti ve kamu bütçesinden aktarılan pay GSS’de birikecek ve sağlık hizmeti Türkiye'deki yurttaşlar adına özellikle kamu sektöründen satın alınacaktı. Bu satın alma meselesinin özellikle altını çizelim. Çünkü bizim asıl itirazımız sağlığın ticareti yapılabilen alınıp satılabilen hizmet haline dönüştürülmesiydi. Ki kapitalizmin ağ babası Adam Smith bile sağlık alanının metalaştırılmasının sağlığı hak olmaktan çıkartacağına vurgu yapmıştır. Buna rağmen AKP böyle bir tercihte bulundu ve 5510 sayılı Kanun’la birlikte artık yurttaşların sağlık hizmeti bir sigorta sistemine emanet edildi. O sigorta sistemi de hem kamudan hem özel sektörden hizmeti satın alacaktı. Bu adımla özel hastane sayıları katlandı. Yine bu özel hastaneler ‘kazancı yüksek olan’ alanlar yoğun bakımlar olduğu için yoğun bakımların yarısından fazlasının da özel hastanelerde bulunmasına sistem onay vermiş oldu.

Bir yandan sağlıkta özelleştirme hızlanırken bir yandan da kamuda performans dayatması ve şirketlerin işlettiği şehir hastaneleri hayata geçirildi…

Bunlar da sağlıkta özelleştirmenin bir parçasıydı. Bu dönüşüm bir yandan da kamu, Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde sunulan hizmetlerin bir bölümünün de özel sektör tarafından sunulmasına olanak sağladı. Görüntüleme hizmetleri ihalelerle şirketlere verildi. Örneğin Bursa'da devlet hastanelerindeki görüntüleme hizmeti alan şirketin vermiş olduğu hatalı raporlar yüzünden bir başka skandal daha gündemdedir. Kamu hastanelerinde performans adı verilen sistem aslında hizmet başı ödeme sistemidir. Hizmet başı ödemede de ne kadar fazla ameliyat yaparsan, hasta bakarsan, tetkik yaparsan o kadar fazla kaynak sana aktarılıyor. Bu yüzden Türkiye'de çok gereksiz bir şekilde, ihtiyaç olmadan sağlık hizmet sunumunda artış oldu. Daha genç bir nüfusa sahip olmamıza rağmen nüfus başına çekilen MR ve tomografi sayılarımız benzer nüfusa sahip Almanya'dan bile daha yüksek.

BAKAN HEMEN İSTİFA ETMELİ"

Yaşanan vahşetin merkezinde sağlık bakanları var. Birinin özel hastanesi kapatıldı, özel hastane patronu eski bakan döneminde bu cinayetler yaşandı, yeni bakan ise bunlar yaşanırken İstanbul il sağlık müdürüydü… 

Bunlara AKP'nin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı da eklemek gerek. Çünkü bu sistemin kurgulanmasında büyük bir rol oynadı. Mevcut bakan şimdi hemen istifa etmeli. Çünkü onun İstanbul il sağlık müdürlüğü yaptığı dönemde bunlar oldu. Hem AKP'li sağlık bakanlarının hem de tüm SGK'yle anlaşması olan tüm özel hastanelerin tamamı acilen mercek altına alınmalı, incelenmeli ve gerekli işlemler yapılmalıdır. Çünkü yenidoğan çetesiyle ortaya çıkan sorununun sadece yenidoğan yoğun bakım ve İstanbul’daki 19 hastaneyle sınırlı olmadığı kanısındayım. Meslektaşlarımızdan gelen bilgiler, hasta ve hasta yakınlarından iletilenler de bu yönde. Burada yine özel hastaneler sundukları hizmetin bir bölümünü taşerona devretmiş. Bu söz konusu bile olamamalı. Burada da Sağlık Bakanlığı ve bakanların sorumluluğu var. Ama iddianamede çok açık yer aldığı gibi yenidoğan ünitelerinin yoğun bakım üniteleri sağlık hizmeti sunmaya yetkili olmayan insanlar tarafından işletilmiş. Uzun yıllarda böyle olduğu gelen bilgiler arasında. Bu yüzden başta sağlık bakanlığı ve il müdürlüğü yapanlar en az 12 bebeğin hayatına mal olanlardan sorumlular.

"SAĞLIK BAKANLIĞINDA TARİKATLAR EGEMEN"

Özellerin cana kastetmesini, kamu kaynaklarını sömürmesini izleyen bakanlıkta tarikat yapılanması da hep gündem oldu. Bu konuda neler söylersiniz?

Tarikat ya da tarikatların yapılanması olduğu bilgileri bizim elimizde de var. Sağlık Bakanlığında menzil tarikatı başta olmak üzere bazı tarikatların egemenliği söz konusu. Bunların ayrıntılı incelenmesi, görevlere getirilenlerin hangi vasıflarına uygun olduğu araştırılmalı. Bir tarikata ait hastanenin 500’e yakın insanı hastanede yatırmadan SGK'ye fatura ettiği iddiaları ortada duruyor. Kamu, hukuk düzeni ve sağlık yönetiminin ciddi zaaf içinde olduğu çok açık. Eski ve yeni bakan bu yaşananlardan sorumludur. Yeni bakan derhal istifa etmelidir. Sadece yenidoğan çetesini değil SGK'yle anlaşması olan bütün özel sağlık kuruluşlarını mercek altına alacak bir araştırma komisyonu Mecliste kurulmalı. Halkın aklında hiçbir soru işaretine yer bırakmayacak bir çalışma yapılmalı.

VAHŞETİN AKTÖRÜ BAKANLAR Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu: İstanbul’da bebekleri ölüme gönderen çete en az 12 çocuğu ölüme gönderirken Kemal Memişoğlu İstanbul İl Sağlık Müdürüydü. Memişoğlu, özel hastanelerin denetlenmesi bir yana bu çetenin faaliyetlerinin önlenmesi konusunda da çok geç kaldı. CİMER başvurusu olmasa çete faaliyetine devam edecekti. Fahrettin Koca (Eski Sağlık Bakanı): Özel hastane zinciri patronu olarak koltuğa oturan Koca’nın bakanlığı döneminde bu cinayetler işlendi. Özel hastanelere teşvikle adı anılan Koca zamanında çeteye ilişkin hiçbir işlem yapılmadı. Mehmet Müezzinoğlu: 2013-16 yılları arasında Sağlık Bakanlığı yaptı. Müezzinoğlu’nun patronu olduğu Avcılar Özel Hospital Hastanesinin yenidoğan çetesiyle iş birliği içinde olduğu tespit edilerek hastanenin ruhsatı iptal edildi. Müezzinoğlu, ruhsat iptalinden önce hastanesiyle ilgili olarak “Vicdanım rahat” demişti. Recep Akdağ: 2002-13 yılları arasında Sağlık Bakanlığı görevini yürüttü. Bakanlığı döneminde sağlıkta özelleştirmenin önünü açıp bugünün yollarını döşeyen sağlıkta dönüşüm programı hayata geçirildi. Döneminde bakanlık kadrolarının tarikata teslim edildiği iddiaları hep gündemde oldu. ÖZELDE HASTANE, YATAK VE HEKİM SAYISI KATLANDI

2003’te hayata geçirilen sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte özel sağlık hizmetleri adeta ‘çağ’ atladı. 20 yılda özel hastane sayısı 2 katına çıkarken, özeldeki uzman hekim sayısı 3 kat arttı. Özellerin elinde olan hastane yatak sayısı da katlandı. İşte özelleştirmenin son 20 yıldaki verileri: