1000 haftadır mücadeleleri sürüyor: Çocuklarımız nerede?

Cumartesi Anneleri, 1995’ten bu yana “Mezar yerimiz” dedikleri Galatasaray Meydanı’nda gözaltında kaybedilen evlatları için direniyor. 1000 haftadır süren mücadelede meydanda annelerin “Çocuğum nerede?” sorusu yankılanıyor. Oğlu Ferhat Tepe için 31 yıldır mücadele veren anne Tepe, “Oraya gidince hiç ölmemiş gibi” derken abisi Hayrettin Eren’i arayan İkbal Eren, “Hâlâ acabalarım var” diyor. 1995’te gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak ise “Hayatını kaybeden tüm yakınların emanetçisiyim” ifadelerini kullanıyor.

Deniz GÜNGÖR

Ülke tam 1000 haftadır, dokunmaya kıyamadığı evladı, kahkahalarına eşlik eden kardeşini ve her daim başını omzuna yasladığı babasını arayan kayıp yakınlarının sessiz çığlığında boğuluyor. İstanbul Taksim’de bulunan Galatasaray Meydanı ise tam 1000 haftadır bu sessiz haykırışa ev sahipliği yapıyor. Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995’ten bu yana gözaltında kaybedilen, katledilen, işkence görmüş cansız bedeni ülkenin ücra bir köşesindeki kimsesizler mezarlığına gömülen ya da hiç bulunamayan evlatları ve yakınları için direniyor.

Karanfiller donatabilecekleri bir mezar yeri olmayan veya kemiği dahi bulunamayan yakınları için yas tutma, hesap sorma hakkı elinden alınan Cumartesi Anneleri, “Mezar yerimiz” dedikleri Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasıyla sayısız kez darbedildi, gözaltına alındı. Şimdi ise meydan hâlâ polis barikatlarıyla çevriliyken 10 kişilik kısıtlamayla her cumartesi o barikatların önünde, ellerinde karanfillerle tüm yakınlarını anıyorlar. Tam 29 yıl önce söyledikleri “Çocuğum nerede?” sorusu ise bugün hâlâ memleketin sokaklarında, yurttaşların kulaklarında yankılanıyor. 

Kayıp yakınları AYM kararına rağmen birçok kez gözaltına alındı.
(Fotoğraf: Fatoş Erdoğan)

ONSUZ GEÇİRDİĞİM YILLAR ZİNDAN OLDU

Özgür Gündem Gazetesi Bitlis Muhabiri Ferhat Tepe, 28 Temmuz 1993’te evinden çıkarken sivil giyimli ve telsizli kişiler tarafından kaçırıldı. Henüz 19 yaşındaki Tepe, 8 Ağustos 1993’te Elazığ’da, Hazar Gölü’nün Sivrice kıyısında bir balıkçı tarafından ölü olarak bulundu. Tepe’nin ağır işkence görmüş cansız bedeni kimsesizler mezarlığına gömüldü. Oğlu katledildiğinde 44 yaşında olan Zübeyde Tepe, şu an 75 yaşında. 31 yıldır oğlunun faillerini arayan, yargılanmasını ve cezalandırılmasını isteyen anne Tepe, mücadeleden vazgeçmeyeceğini dile getiriyor. 

Oğlunun kaçırılmasıyla dünyasının yıkıldığını söyleyen anne Tepe, “Karakola, emniyete gittik, hiçbir sonuç alamadık. Bir iki tane şahit çıktı ve ‘Renault beyaz bir araba geldi. Alıp götürdüler’ dedi. 19 yaşındaki bir çocuğun suçu ne olabilir ki? O zamandan şimdiye kadar güzel bir hayatım hiç olmadı. Nasıl yaşamışım, nasıl gitmişim, nasıl gelmişim hatırlamıyorum. Ferhat’ı bulana dek geçen o 10 gün bana zindan oldu” dedi. Ferhat Tepe’nin cansız bedeninin bulunmasının ardından tek başına Elazığ’a giderek cenazesini mezardan çıkarttığını söyleyen anne Tepe, “Ferhat kaybedildiğinden bu yana mücadeleye devam ediyorum. Nerede bir kayıp olursa, nerede bir mücadele olursa, bir yürüyüş olursa ben onların içindeyim. Ancak artık gücümüz de kalmadı. Cumartesi Anneleri’nin ilk eylemine başladığını öğrendiğimde ‘Ben aralarına katılacağım’ dedim ve İstanbul’a geldiğimiz gibi aralarına katıldım” ifadelerini kullandı.

Zübeyde Tepe
Ferhat Tepe’nin annesi

“Kayıplarımızın failleri, katilleri bulunsun ve yargılansın, adalet yerini bulsun istiyoruz” diye konuşan Tepe, “Yıllardır bir sonuç alamadık. ‘Türkiye, bir hukuk devleti’ diyorlar. Türkiye hukuk devleti ise nasıl bir katili bulmazlar? Demek ki hukuk ve adalet yok. Çocuğum Özgür Gündem muhabiriydi. Yakılan, yıkılan köyleri yazıp söylüyordu. Eğer bu suçsa bundan başka bir suçu yoktu” dedi.

Galatasaray Meydanı’nın hâlâ polis barikatlarıyla çevrili olduğunu söyleyen Tepe son olarak şunları aktardı: “Sessiz bir eylem oluyordu önceden. Oturuyorduk. Çocuklarımızın fotoğrafını orada taşıyor, her bir anne kalkıp iki üç cümle söylüyordu. Çocuklarımızın katilini bulmak, adalet önüne çıkarmak istiyoruz ancak bunu bize yasakladılar. Sayısız kere gözaltına alındık. ‘Basın açıklamasını yapmayın. Orada niye toplanıyorsunuz?’ denildi. Orası çocuklarımızın ve bizim sembolümüz, artık rüyalarımıza giriyor Galatasaray Meydanı. Oraya gittiğimiz zaman onları sanki hiç ölmemiş gibi hissediyoruz. Orada Ferhat'ın fotoğrafını elime aldığım zaman yanımda gibi hissediyorum.”

Zübeyde Tepe, İHD’nin etkinliğinde konuşma yapmıştı. 

VEDALAŞAMAMANIN BELİRSİZLİĞİNİ YAŞIYORUZ

12 Eylül darbesi döneminde 26 yaşındaki Hayrettin Eren hakkında arama kararı vardı. 21 Kasım 1980’de otomobili ile İstanbul Saraçhane’ye gitti. Burada buluştuğu arkadaşı ile birlikte gözaltına alındı. Eren, arkadaşı ve otomobili önce Karagümrük Karakolu’na, oradan da Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Eren, Gayrettepe Siyasi Şube’nin bodrum katında ağır işkence altındayken, kapıda bekleyen annesine “Gözaltında böyle biri yok” denilirken Eren’in aracı hâlâ emniyetin bahçesindeydi. Eren gözaltına alınırken karakolda tutulurken ve siyasi şubede işkencedeyken gören çok sayıda tanık vardı. Ancak onun gözaltına alındığı her defasında inkâr edildi.

Eren’in kardeşi İkbal Eren, abisinin gözaltı defterinde dahi isminin olmadığına dikkat çekti. Annesinin, abisinin arabasını Gayrettepe Siyasi Şube’den kaybedildikten sonra Aksaray’da gördüğünü söyleyen Eren, “İçinde başkaları vardı. Annemin abime kendi ördüğü bir hırka vardı. O hırka da arka camın önündeydi. Zaman ilerledi, zaman ilerledikçe endişelerimiz arttı. Gayrettepe'yle sınırlı kalmadık. İstanbul'da bir sürü askeri kışla cezaevine dönüştürülmüştü. Elimizde abimin fotoğrafıyla, belki farklı bir kimlikle alınmıştır düşüncesiyle cezaevlerinin önüne gidiyorduk. Bütün cezaevlerini dolaştık. Çoğu zaman abime benzeyen birinin peşine çok takıldım, belki odur diye. Bir belirsizlik var. Bir taraftan aklınız size diyor ki ‘Evet kaybedildi, yok artık’ ama diğer taraftan da acabalarınız var. Vedalaşamamak... Vedalaşamadığınız için de o belirsizliği hep yaşıyorsunuz” ifadelerini kullandı. 

İkbal Eren
Hayrettin Eren’in kardeşi

"Hayrettin Eren için hukuk, adalet hiç işlemedi" diye konuşan Eren, 1995’ten bu yana Galatasaray Meydanı’ndaki mücadelenin içerisinde olduklarını hatırlattı. Eren, “Kendimizi yalnız hissederken ne kadar çok olduğumuzu öğrendik. Tek başımıza mücadele ederken artık kocaman bir aile olarak mücadele etmeye başladık. Sesimizi daha fazla duyurduk. Türkiye'de gözaltında kaybetme olgusu 1995 yılında bu ülkenin gündemine oturdu” dedi. 

Eren son olarak şunları söyledi: “Galatasaray Meydanı’nda yaptığımız açıklamalar çok değerli ama daha da önemlisi ben her hafta orada abimi ziyaret ediyorum. Diğer kayıp yakınları için de aynı. Biz o fotoğrafları elimize aldığımız zaman çok farklı hissediyoruz. O alan bizim hafıza mekânımız haline geldi. Ülkenin karanlık yüzü oldu Galatasaray Meydanı. Eğer gerçekten bir demokrasiye geçilecekse bu ülkede, oradan başlanmalı. Ancak oradan aydınlığa çıkabiliriz. Eğer faili meçhul cinayetler aydınlatılmazsa, failleri yargılanmazsa, cezasızlık son bulmazsa, zamanaşımı kavramı kalkmazsa bu ülke aydınlanamaz. Koskoca 29 yıl geçti ve kaybedilenler o yaşları yaşamadılar. Benim abim 29 yıl yaşamadı. Bu mücadele sadece bizim mücadelemiz değil. Bu ülkenin mücadelesi. Eğer Cumartesi Anneleri olmasaydı gözaltında kaybetmeler son bulmazdı.”

HAYALİNİ KURDUĞUM HER ŞEY ANLAMINI YİTİRDİ

Hasan Ocak kaybedildiğinde henüz 30 yaşında atama bekleyen bir öğretmendi. Bu süreçte Beyazıt’taki bir iş hanında çay ocağı işletiyordu. 21 Mart 1995 günü akşamüzeri işyerinden ayrıldı. Annesini telefonla arayarak “Balık getireceğim, akşam için yemek hazırlama” dedi. Ancak Ocak, ne o akşam ne de sonrasında bir daha İstanbul Avcılar’daki evine gidemedi. Ailesinin 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda Ocak’ın ağır işkence izleri taşıyan cansız bedenine “meçhul kişi” olarak defnedildiği Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı. 

“Abimin gözaltına alınma haberini almadan önce ben de her liseli gibi formamı giyer okula gider, okul sonrası eve dönerdim" diye konuşan Maside Ocak, hayatlarının bir günde alt üst olduğunu söyledi. Abisi Hasan’ın kaybedildiği gün geleceğe dair düşündüğü her şeyin anlamını yitirdiğini anlatan Ocak, “Hepimiz tekleşmiştik ve sadece Hasan'ın sazının, sesinin evimizde tekrar yankılanmasını istiyorduk. Gözaltındayken gören, gözaltı listesinde adını okuyan tanıklar vardı. Buna rağmen aldığımız cevap hiç değişmedi, ‘Bizde yok' diyorlardı. 1990'lı yılların karanlığında kayıplarımızı aramak çok zordu. Kayıplarını ararken kaybedilenlerin hikâyelerini duyuyorduk. Nispeten diğer kayıplar ya da hak ihlallerinden daha fazla gündem olabilmişti abimin kaybedilmesi. Ama çok açık ve çıplak bir şiddet vardı” diye konuştu.

Maside Ocak
Hasan Ocak’ın kardeşi

27 Mayıs 1995'de ilk kez Galatasaray Meydanı’na çıktıklarını hatırlatan Ocak, "Taleplerimizi kamuoyuna anlatmaya başladık. ‘Oturur oturur giderler' dediler bizim hakkımızda. Gitmedik... Gözaltına alındık, yerlerde sürüklendik ama sevdiklerimizin fotoğraflarıyla orada buluşmaktan hiç vazgeçmedik. Toplumsal olaylarda biber gazının ilk kullanımı da bize nasip oldu. Galatasaray Meydanı başkaları için taş zeminli bir meydan olabilir ama bizim için kayıplarımızla buluşma mekânımız” ifadelerini kullandı. 

Cumartesi Anneleri’nin eylemlerini devam ettiren ikinci kuşak olduğunu söyleyen Ocak son olarak şunları söyledi: “Artık dördüncü kuşak büyüdü. Bu mücadeleden çok şey öğrendim. 1000 haftadır yaşam hakkını savunuyoruz. 40 yıldır kapanmayan, aileler için unutturmamak adına her hafta yaralarının nasıl kanadığını görmenin ağırlığını yaşıyoruz. Bu zorlu mücadelenin bir parçası olmaktan, insanların gözaltında kaybedilmesinin önünde set olmaktan onur duyuyorum. Ben bu onurlu mücadeleyi babamdan miras aldım, sadece babamdan değil, adalete ulaşamadan aramızdan ayrılan tüm kayıp yakınlarının emanetçisiyim.”

Cumartesi Anneleri’nin 500. hafta eylemi.
(Fotoğraf: Depo Photos)

∗∗∗

BİN 338 KİŞİ KAYBEDİLDİ

Hafıza Merkezi’nin verilerine göre 1980 yılı ila 2000 ve sonrasında bin 338 kişi gözaltında kaybedildi. Gözaltında kaybedilen kişilerin sayıları şu şekilde:

1980-1990: 33

1991: 17

1992: 27

1993: 108

1994: 532

1995: 235

1996: 166

1997: 87

1998: 53

1999: 52

2000 ve sonrası: 28

∗∗∗

1998 yılı, Almanya

BİN HAFTALIK MÜCADELEDE NELER YAŞANDI?

• 27 MAYIS 1995

Hasan Ocak’ın işkence edilmiş bedeninin İstanbul Beykoz’da bulunmasının ardından gözaltında kayıplar ve öldürülenlere ilişkin Cumartesi Anneleri ilk kez Galatasaray Meydanı’nda oturdu. Bu sessiz eylem polis şiddeti ve sert müdahalelerle bozulmaya çalışıldı.

Ocak Ailesi, 1995’teki 1 Mayıs’ta Hasan Ocak’ın fotoğrafını taşımıştı.

• 19 MART 1999

Sayının azalması nedeniyle oturma eylemlerine ara verildi. Ancak Cumartesi Anneleri’nin gözaltında kayıplara karşı yürüttüğü kampanya bu arada da devam etti.

• 31 OCAK 2009

Kayıp yakınları, bu tarihten sonra tekrardan bir araya gelmeye, Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladı.

• 5 ŞUBAT 2011

Dönemin başbakanı Erdoğan, Dolmabahçe’deki ofisinde Cumartesi Anneleri ile görüştü. Anneler ile görüşen Erdoğan, bu konuyu çözeceğine dair Berfo Ana başta olmak üzere diğer annelere söz verdi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde alt komisyon kuruldu ve rapor hazırlandı. Ancak herhangi bir adım atılmadı.

• 25 AĞUSTOS 2018

Cumartesi Anneleri’nin kayıplarıyla buluşma mekânı olan Galatasaray Meydanı dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatıyla Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Cumartesi Anneleri’ne izin vermeyen polis, Beyoğlu’ndaki Hazzopulo Pasajı da dahil anneler ve yakınlarının oturduğu pek çok noktaya biber gazı ve plastik mermiyle sert müdahalelerde bulundu. Cumartesi Anneleri darbedilirken çok sayıda kayıp yakını ve hak savunucusu gözaltına alındı.

• 25 MART 2021

700’üncü hafta eylemindeki sert polis müdahalesinin ardından 46 kayıp yakını ve hak savunucusu hakkında ‘kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama’ suçlamasından dört buçuk yıla kadar hapis cezası talepli dava açıldı. Anayasa Mahkemesi’nin ‘suç yok, ihlal var’ kararına rağmen söz konusu dava sürüyor.

• 16 KASIM 2022

Anayasa Mahkemesi, 25 Ağustos 2018 tarihinde düzenlenen 700. hafta buluşmasının Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanmasının ve polisin sert müdahalesinin “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının” ihlali olduğuna dair iki ayrı karar verdi.

• 8 NİSAN 2023

Cumartesi Anneleri, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının ardından ilk kez 941. hafta buluşması için Galatasaray Meydanı’na çıkmak isterken polis tarafından engellenerek gözaltına alındı.

• 11 KASIM 2023

Bu tarihe kadar sayısız kez polis müdahalesine maruz kalan Cumartesi Anneleri’nin buluşma mekânı olan

Galatasaray Meydanı, kararlı duruş karşısında annelere açıldı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya "Yaşadıkları mağduriyettir" açıklaması yaptı. Eyleme her hafta 10 kişinin katılmasına izin verildi.

∗∗∗

YİTİRİLEN KAYIP YAKINLARI

• BERFO ANA

33 yıl boyunca oğlu Cemil Kırbayır’ı aradı. Berfo Ana, "Benim çocuğum ölmüşse cenazesini bana versinler” demişti.

• ASİYE KARAKOÇ

Gözaltında katledilen Rıdvan Karakoç’un annesi Asiye Karakoç’un ölümüne kadar ağzından sadece “Rıdvan” kelimesi çıkıyordu.

• ZEYCAN YEDİGÖL

İstanbul’da 10 Nisan 1981’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen oğlu Nurettin Yedigöl’ü 39 yıl boyunca aradı.

• ANİK CAN

Elazığ’da 21 Şubat 1993 günü kaçırıldıktan sonra cansız bedeni bulunan oğlu Metin Can için adalet arayan Anik Can, katillerin cezalandırıldığını göremedi.

• ASİYE AYDEMİR

1995 yılında gözaltında kaybedilen oğlu Hüseyin Aydemir’in mezarını bulamadan hayatını kaybetti.

• FATMA KIRBAYIR

12 Eylül darbe sürecinde Ardahan’ın Okçu köyündeki evinden gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Cemil Kırbayır için adalet arayan Kırbayır, faillerin cezalandırıldığını göremeden hayatını kaybetti.

• FATMA MORSÜMBÜL

Hüseyin Morsümbül’ün annesi. Morsümbül, “Oğlumun kemiklerini bulsam omzumda taşıyacağım” demişti.

• FİNCAN BİLGİN

12 Eylül 1994’te gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan oğlu Kenan Bilgin’i 10 yıl bekledi.

• SARE DEMİR

12 Aralık 1991’de Şırnak’ın İdil İlçesi’ne bağlı Çukurlu Köyü’nde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen İbrahim Demir’in annesi Sare Demir, 31 yıl boyunca oğlu için adalet aradı.

• SAFFET YAMAN

4 Mayıs 1992’de gözaltında kaybedilen oğlu Hayrettin Tepe için 31 yıl adalet mücadelesi verdi. Oğlunun faillerinin cezalandırıldığını göremedi. 

• ELMAS EREN

12 Eylül darbesi sonrası gözaltına alınıp kaybedilen oğlu Hayrettin Eren’i 39 yıl aradı.

Elmas Eren, Cumartesi Anneleri eylemi başlamadan önce.

∗∗∗

MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYİN

Fotoğraf: Asociacion Las Madres de Plaza de Mayo

Güney Amerika’da yer alan Arjantin’de gözaltında kaybedilen çocukları için tam 47 yıldır mücadele veren Plaza de Mayo Anneleri (Mayıs Meydanı Anneleri), Cumartesi Anneleri’nin 1000. haftası için dayanışma mesajı gönderdi. 47 yıldır yürüttükleri mücadeleden asla geri adım atmadıklarını söyleyen Plaza de Mayo Anneleri şunları aktardı: “Bizler, Arjantin’den Plaza de Mayo Anneleri olarak, Türkiye’deki Cumartesi Anneleri’ne kardeşçe selamlarımızı gönderiyor ve mücadelelerinden vazgeçmemelerini istiyoruz. Bizler 47 yıldır sokaklardayız ve kaybedilen çocuklarımızı fiziksel olarak bulamamış olsak da, onları mücadele eden her gençte, örgütlenen her işçide, halkımızın kaderi için mücadele etmek üzere toplandığı her meydanda yeniden doğurduk. Israrla, tutarlılıkla, etik ve ilkelerle kazanacağız, bir adım bile geri atmayacağız!”